10 Şubat 2019 Pazar

Aşk Yeniden-Erkenci Kuş 29.bölüm

Aşk'ın, en sinsi ve azılı düşmanı yalandır.Hangi gerekçe ile söylenmiş olursa olsun, gün sonunda iki insan arasında kurulmuş bütün köprüleri yakar,yıkar. Hele ki bu insanlardan bir tanesi, Can gibi çok keskin ve sert kırmızı çizgilere sahip bir insan ise. Haydi, Deren'i bir tarafa bırakalım.Ama, Sanem'in yaptıklarında tek kötü niyet kırıntısı dahi yok, üstelik ne zaman gerçekleri anlatmaya çalışsa başka bir sorun patlak verdi.Ortaya çıkan sorunlar ile birlikte Sanem gittikçe daha da panikledi.Panikledikçe, konuşmayı erteledikçe erteleledi.Ve sonuç...
Sanem ve Can arasında, Fabri sebebiyle bu dalgalı süreç belki de en şiddetli etkisini ajansın sektördeki mevcut varlığında ve yaptığı iş anlaşmalarnda gösterdi.Bu kriz anlarında Can, bir şekilde süngüsünü düşürmüşken Sanem'in bir şekilde insiyatif kullanıp Deren'de dahil herkesi, herşeye rağmen bir araya toplaması fikrini gerçekten çok sevdim.Bana kalırsa Zebercet'te ajans ekibine katılsa şahane olur.Ayrıca malum sahnede motivasyon tekniğini çok beğendim.Tüm şirketlerde uygulanmalı, böylece verimlilikle ilgili sorunlar kökünden çözülür, diye düşünüyorum.Sanem'in dün akşam izlemiş olduğumuz sahnedeki birleştirici tavrı, şimdiye kadar yapmış olduğu tüm hataları silebilecek kadar anlamlı ve incelikli. Bence, 'Sanem'' karakterini bu derce özel ve derin kılan şey de tam olarak bu.Bir durum karşısında çocuk kadar masum ve naif olabiliyorken başka bir durumda, daha kendinden emin, güçlü ve kararlı olabiliyor mesela.Örneğin, Deren ile yaşanan son olayda onun yerinde Polen olsaydı, yaşanan her şeye ve gördüğü tüm ön yargılı tavırlara rağmen Deren'e bu derece hesapsız,kitapsız zetin dalı uzatır mıydı?Bence,kesinlikle hayır.
Bu hafta, Sanem ve Can sayesinde İstanbul sokaklarında güzel, büyülü bir dünyanın içinde bulduk kendimizi.Bu haftaki bölümde, romantik komedi türündeki bir işin sahip olması gereken tüm özellikler ,bütün ayrıntılar mevcuttu.Sanem ve Can sahneleri hem görsel hem de duygusal açıdan gayet doyurucuydu.Sizi bilemem tabii ama  kendi adıma son derece tatmin oldum bölümden.Genelde herkes Polen'in gelmesine taklmış, ancak ben bu konuda biraz farklı düşünüyorum.Şu an içinde bulunduğumuz süreç, hem Can ve Sanem ilşkisi hem de Can'ın hayatı açısından çok yönlü birden fazla sınavı içinde barındıran oldukça karmaşık bir dönem.Bu dönemde Hüma'nın gelişi ve bir şekilde Can ile Sanem'in  ilişkisine dahil olması başlı başına bir karmaşaydı.Ancak mevcut durumda eli bu ilişkiye zarar verebilecek kadar güçlü değildi.Polen'in gelmesi, aslında Hüma'nın elini güçlendirip hikayenin daha anlamlı şekilde devamını sağlayacak.Burada asıl önemli olan karakterlerin mevcut koşullarda nasıl pozisyon alacağı.Hikayenin bu kısmında benim takıldığım tek nokta ''kıskançlık'' olgusunun sürekli olarak ''Sanem'' üzerinden götürülmeye çalışması.Tamam, kabul ''kıskançlık''romantik komedi türü işler için olmazsa olmaz bir durum.Ama bu duyguyu hep kadınlar mı yaşıyor?Bu sorunun cevabını sizlere bırakarak yazımı noktalıyorum.Bu bölümde emeği olan herkese çok teşekkürler. Aşk sizi de bulsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder