29 Mart 2018 Perşembe

Sevdaluk-Sen Anlat Karadeniz 10.Bölüm

İnsanlar, her tür ilişki biçiminde kendileri ile benzer yaşanmışlıklara sahip tanışmalarının başından itibaren sonsuz bir güven duymaya başlarlar.Lakin,birine sonsuz güven duymak o kişiye karşı beklentinizi aşarı yükseltmenize sebep olacağından,ondan size gelecek en ufak darbede dahi ağır yıkımlar yaşamanıza sebep olur.Dokuzuncu bölüm ile birlikte hikayeye tam da ortasından dahil olan ''Berrak'' karakterine nedenini anlayamadığım bir şekilde kanım hiç ısınmadı.Ama bunun sebebi bazı kişilerin dile getirdiği ve benim insanların nasıl bu kadar kötücül olabildiklerine şaşırdığım malum sebepten değildi kesinlikle.Çünkü bana göre kapına bir mazlum gelip senden yardım istediğinde,imkanların el verdiğince mazlumların sayısına bakmaksızın kucağını açarsın onlara.Benim Berrak ile ilgili sıkıntım sadece içgüdüsel bir inandırıcılık sorunuydu.İçgüdülerime her zaman güvenirim ve  beni yalnılttığı çok azdır.Ancak uzun zamandır ilk defa yanılmış olmayı çok istemiştim.Ama malesef olmadı.Berrak'ın Vedat'a olan bağlılığının geçmişten gelen bir minnet duygusuyla alakalı olduğunu düşünüyorum.Muhtemelen Vedat Berrak ya da ailesine bir iyilik yaptı,Vedat da şu an Berrak'a yaptığı iyiliğin bedelini ödetiyor.
Gelelim,Tahir ve Nefes'e...Bir dakikalığına düşünün.Sevdiğm dediğiniz yapabileceğiniz en büyük fedakarlık ne?Tutkuyla bağlı olduğunuz toprakları bırakıp gidebilir misiz?Ya da onun tek damla gözyaşı akmasın diye kendiniz cehennem ateşlerinde yanmayı göze alır mısınız.İşte Tahir tam da bu yüzden Tahir olmuş.Haftalardır sevdiği zarar görmesin içinde tuttuğu duyguları Saniye o kendini bilmez hamlesinden sonra nihayet itiraf etti.Ama ne itiraf.Kendisine boşuna Deli Tahir denmediğini bir kere daha anladık.10 bölümdür,ilk defa liseli aşıklar gibiydiler.Sevmek gerçekten en kuvvetli ilaçtan daha etkili.İnsanın ruhundaki yaraların tedavisini yapabilen Aşk'tan daha etkili ne olabilir?Aşk hem Nefes'in yaralarını iyileştirdi.Hem de Tahir'i daha sakin bir insan yaptı.Sakin dediysem yalnış anlaşılma olmasın yine deliriyor delirmesine ancak eskisi kadar değil.
Nefes ile Tahir karşılarına çıkan aşk ile birlikte hem birbirlerine hem hayata karşı önyargılarını yıkarken Berrak'ın son hamlesi ile Vedat'ın eline geçen koz Kalelilerin hayatını tümden değiştirecek türden.Kısa vadede Vedat kazanıyor gibi görünsede aslında hiç de öyle değil durum.Zira, tahminlerim doğrutusunda ilerlerse eğer hikaye,Vedat'ın Yiğt'in velayetini ve dolayısıyla da Nefes'i almak üzere kurguladığı bu plan Nefes ve Tahir'in arasında sözde anlaşmalı bir evliliğe neden olacağından Vedat'ın Kaleliler karşısında şimdiye almış olduğu en ağır yenilgi olacak gibi bir his var içimde.Ama tabii tüm bunları öğrenmek için sabırla beklemek gerek.EMEKLERE SAĞLIK.

26 Mart 2018 Pazartesi

Bütün Masallar Mutlu Sonla Biter,Peki Ya Bundan Sonrası...Telikeli Karım İlk Bölüm

Tüm masallar mutlu sonla biter.Gökten üç elma düşer iki sevenlerin biri de bu masalı dinleyenlerin başına.Peki ya sonrası...Hiç düşündünüz mü ?Masallar burada bitmeyip zaman atlayarak devam etse daha neler olurdu.Mesela bir gün prens, prensesin karşına geçip ''Senden sıkıldım artık.'' der miydi acaba.Ya da bu söyleyecek cesareti olmasa bile aklının biri yerinden geçer mi bu düşünce?
Derin ve Alper'in hikayesi de tam anlamıyla bir masal gibi yani en azından uzaktan bakınca böyle bir manzara çıkıyor karşımıza.Ancak Alper ve Derin'in hikayesine yakınlaştıkca gerçeklerin uzaktan bakılarak değerlendirilen her şeyde olduğu gibi yalnış anlaşılmaya oldukça müsait olduğu bir evlilik var ortada.Bazı insanlar duygularını herkesten farklı yaşar.Kimseye belli etmez.Sanırım Derin'in de Alper ile evliliği boyunca yaptığı en büyük hata da bu Derin'in Alper'i kendinden çok sevmesi ve bunu herkesten farklı ortalığa dökmeden sessizce yaşaması.Şunu kabul ediyorum,ilişkilerde insanlar gibi zamanla eskiyip yıpranır.Ama hiçbir kadın aldatılmak gibi acıtıcı ve incitici muameleyi hak etmez,etmemeli.Hep söylerim,bir kadından daha tehlikeli bir şey varsa o da aldatılan bir kadındır.Hani son pişmanlık fayda etmez,derler ya işte Alper'in durumu tam olarak bu.O günlük okuma sahnesi izlediğim en samimi sahnelerdendi.Alper'i hıslarını bir tarafa bırakıp kendi gerçekleri ile yüzleştirmesi açısından çok kilit bir sahneydi bana göre.İnsanı bir tokatla sarsıp kendine getiren ve hayatta sahip olduklarını sana her daim tekrar tekrar hatırlatacak en çarpıcı duygudur,kaybetme korkusu.
Belirli bir projeden uyarlarlama işleri pek severim,çünkü genellikle biz Türk seyircilerin hiç alışkın olmadığı üzere hikayeler olabildiğinde entrikasız  yazılır.Uyarlama işler arasında Tehlikeli Karım'da bu derecede entrika ile harmanlanmış bir hikaye gördüm.Ama ne yalan söyleyeyim hikayenin oturduğu zemin ve sahip olduğu dinamitler o kadar sahici ve bizden ki en ufak bocalama yaşamadım izlerken.Bu proje ile birlikte hem Seçkin Özdemir hem de Gonca Vuslateri bizim gözümde başka bir yerde duruyor.Seçkin Özdemir'in bu piyasaya girdiği günden itibaren izlemediğim projesi çok azdır.Bugüne kadar hep ''iddeal erkek'' karakterlerinde gördük onu.''Alper'' çokca köşeli ve sivri karakter.Buna rağmen olağanüstü bir performams izledik.
Ve tabii bir de Gonca Vuslateri var ki onun performansının bendeki etkilerini hangi kelimelerle anlatırsam anlatayım hep eksik hep yetersiz kalacak.Bu sebeple kafanızı fazlaca şişirmeden şunu söyleyebilirim ki kendisi ''joker''gibi bir oyuncu.Yolu hep açık olsun,emeklere sağlık.

22 Mart 2018 Perşembe

Nefes'in Tahir'i Mi Dediniz?-Sen Anlat Karadeniz 9.Bölüm

Özellikle kız çocuklarını bebeklikten itibaren bol kahramanlı masallar anlatarak büyütürüz.Beyaz atlı prens gelir,sırf prensese kavuşabilmek için başta ağızından ateş saçan ejderha olmak üzere binbir güçlükle mücadele eder.Ve er ya da geç mutluluğa ulaşırlar.Sen Anlat Karadeniz'i benim için bu derece özel kılan nedenlerin başında da onu çocukluğumda dinlemiş olduğum masallarla örtüştürmem geliyor sanırım.Ancak bizim hikayemizde ağızdan ateş ejderha yerine cehennem bekçisi Vedat ve onun biricik yardımcısı Eyşan, beyaz atlı prens yerine mavi gemili Deli Tahir,bu tip hikayelerin asla ama asla vazgeçilmeyen prensesi yerine bir Anka Kuşu misali her defasında yeniden doğan Nefes'im, prensin baş yardımcısı şovalye yerine iyi ve kötü taraflarıyla biricik ''abi'' Mustafa ve tabii ki iyilik perisi yerine kanatsız melek Asiye'm var.Kötü kalpli kraliçeyi kimin temsil ettiğini söylememe gerek yok sanırım.Hikayedeki karakterler o kadar gerçek ki günün belirli saatlerinde Karadeniz'in o enfes yaylalarında yürüyüş yaparken her an biriyle çarpışabilirmişsiniz gibi bir his doğuyor içinize diziyi izlerken.
Kalelilerin en sevdiğim özelliği ne olursa olsun yıkılmayan aile birliğiydi.Birliğiydi,diyorum çünkü Mustafa'nın yapmış olduğu son hamle ister kabul edelim, ister etmeyelim ama Tahir ile aralarındaki yıpransa bile asla kopmaz dedğim kardeşlik bağına öyle derin, öyle tamir edilemez bir hasar verdi ki bu bağ bir daha nasıl olup eski haline gelecek çok merak ediyorum.
Bu bölüm yorum için başlık bulmaya çalışırken ''merhametten maraz doğar'' yapsam mı diye uzunca bir süre düşündüm.Sonrasında çok iddialı buldum ve vazgeçtim.Ancak bana sorarsanız bölümün geneli tam manasıyla karşılardı.Aslında Vedat'tan uzun süredir bu tarzda bir hamle bekliyordum ama doğrusu bu derece sert ve kurnazca düşünülmüş bir şey ben bile beklemiyordum.Zira şiddet görmüş bir kadın hem Kaleliler'in hem de Nefes'in zayıf noktası.Karşılarına böyle biri çıktığı an kendileri de aynı yollardan geçtiği için en ufak şüphe duymadan kabul ettiler.Vedat,bu hamlesiyle Kalelilerin içinde olup bitenleri öğrenerek kozlarına yenilerini ekleyecektir.Uzaktan sevebilmek,dokunmadan,saçının kokusunu içine çekebilmek ne güzel,ne özel bir şey.Hele günümüzde insanların adına aşk dediği naylon duygular etrafımızı bir vürüs gibi sinsice sarmışken.Tahir'in Nefes'i sevme biçimini çok seviyorum.Bence bütün erkeklere örnek olmalı onun sevme biçimi.Nefes tarafından sevilmeye zorlamadan,her zor anında ilk yetişen,tüm yaralarını tedavi edebilmek için bıkmadan usanmadan uğraşan,sırf o mutlu olsun diye kendisi gurbetçi olmaya göze bir adam o.Sen ne güzel seviyisin be Tahir'im...

20 Mart 2018 Salı

Hayat, Unutmak İle Hatırlamak Arasında Kurulmuş Bir Denklemdir-Şahsiyet İlk Üç Bölüm

Dijital dünyaya yapılan her iş Türkiye gibi sürekli aynı türden içeriklerin ısıtılıp ısıtılıp seyirciye sunulduğu ülkeler için çok kıymetli.İşte tam da bu yüzden Blu Tv ''Masum'' ile başlayan dijitaldeki yolcuğu ile birlikte bu süreç çok farklı bir ivme kazandı. Arkadasından Puhu Tv'nin imza attığı ve atacağı şahane işlerle devam etti,etmeye de devam edecektir.Haftalar süren bekleme süreci sonrasında nihayet ''Şahsiyet'' ile buluştuk.Bu yazıyı okuyan ve okuyacak olan pek çok insan gibi benim de ne kadar büyük bir ''HALUK BİLGİNER'' hayranı olduğumu söylememe gerek yoksanırım.Her zaman olduğu gibi olağanüstü bir performans izledik sayesinde.
Ama hafızam beni yanılmıyorsa Haluk Bilginer'i ilk kez bu derece köşeli ve sert bir karakterde izledik.''Agâh Beyoğlu'' öyle ya da böyle yıllarca adalet sistemi içerinde yer almış, uzaktan bakınca asla şüphe etmeyeceğiniz fazla süt liman bir karakter.Şimdi sorsam size, ''Hayatınızın unutmak istediğiniz parçaları ve anları var mı?'' diye muhtemelen birkaç kişi haricinde hepiniz büyük bir içtenlikle ''Evet'' cevabını verirsiniz.Peki ya sevdiğiniz kokular,tatlar ya da sizi bu gün oldunuz kişi yapan anılar,hatıralar bir daha hiç gelmemek üzere sizi terk edip giderse...Soru, işte tam bu noktada çetrefilli bir hal alıyor, öyle değil mi?''Agâh Beyoğlu içinde durum pek bundan farklı değil aslına bakarsanız.Artık sonunun yaklaştığını ve kaybedecek bir şeyi olmadığını fark ettiğinde kendince yaşamasını gereksiz bulduğu insanları planlı bir şekilde ortadan kaldırmaya başladı.
Dizinin bir diğer kilit karakteri ''Nevra Elmas''...Cinayet büro gibi erkek egemen bir yerde ''kadın'' polis olmak.Görünürde erkeklerle eşit şartlarda çalışır gibi gözüken ancak daha yakından bakıldığında ayrımcılığın her türlüsüne maruz kalan,hayatını iyi şartlarda devam ettirirken iyiliği savunabilmek adına polis olan çok güçlü ve özel bir kadın Nevra.''Şahsiyet'' bir seri katil gibi gözükse de bende bıraktığı izlenim biraz farklı galiba.Bence hikayeye daha yakından bakıldığında görülecek olan mesaj, tüm bu seri katil hikayesinin yanında kadının bir birey olarak toplumun her alanında uğradığı şiddet ve bunun boyuıtları...Henüz dizinin ilk üç bölümünü izlemiş biri olarak ben Nevra'nın geçmişte bu veya buna benzer kötü bir muameleleye maruz kaldığını ve Agâh'ın da öldürdüğü kişilerin de geçmişlerinde kadına şiddete yönelik eğilimlerinin olduğunu ve Agah'ın sırf bu yüzden bir şekilde Nevra ile bağlantıya geçip tüm bu cinayetleri yine bir şiddet mağdurunun yani Nevra'nın çözmesini amaçladığını düşünüyorum.Agâh tüm bunları yaparak iç düyasında kaybolmuş adalet duygusunu sağladığnı düşünerek tatmin oluyor bana kalırsa.Bu şahane işte emeği geçenlere sonsuz teşekkürler.

15 Mart 2018 Perşembe

Sevda'nın Yedi Hali-Sen Anlat Karadeniz 8.Bölüm

Sevda dediğin koşulsuz olmalı.Tüm zorluklar ile baş edebilmelidir bana göre.Asla yapmam dediğini gözü kapalı yaptırabilmelidir.Aşk, bu uzun ve zorlu yolda gerektiğinde kendi canından geçip sevdiğinin canına,onun tek nefesine siper olmak,onun huzuru ve rahatı için kendi kalbini yerinden sökme cesareti göstermektir.Tahir tam da bu özelliği ile diğer fanilerden ayrılıp, Tahir olur.Çünkü asıl mühim olan sevdanın,aşkın büyüklüğü değil,onu yaşama ve yaşatma biçimidir.Aşk, uygun koşullar ve ortam sağlandığı vakit her toprakta yetişme özelliği olan bir tohuma benzer.Ancak,Sevda öyle değildir.Adına,sevda dediğimiz tohum ekildiği kalplerde imkansızlık,kötü kalpli kişiler, iki sevdalının arasında bitmek tükenmek bilmeyen engel ve engebeleri sever.Yaşanan tüm olumsuzluklar Sevda'nın gerçekliğini sınayan birer sınava dönüşür.Bu sınavların kimi uzun kimi kısa sürer.Ama bir gün mutlaka biter.
Tahir ve Nefes'in sevdası da daha şimdiden efsane olmaya aday.Öyle ki haftalardır binbir türlü bela ile şavaşıp her düşüşlerinde birbirlerine ve sessiz aşklarına sığınıp yeniden ayağa kalkmaya başarabilen ender çiflerden.Üstelik atlattıkları bu belalar ile ilgili hiçbir zaman birbirlerine ve ilşkilerine karşı bir silah görmediler.Ki bu Türk  dizileri için pek alışkın olduğumuz bir durum değil.Ah benim cesur yürekli Tahir'im, camdan kalpli Nefes'im siz öyle eşsiz ve benzersiz bir çiftsiniz ki üzerinize şarkılar,şiirler yazabilir.Bu gün kaçımız sevdiğimiz için onu görmemeyi,sesine dahi hasret kalmayı göze alabilir?Ben içinde bulunduğumuz bu dönemde hiç kimsenin böylesi olağanüstü fedakarlık yapabileceğini düşünümüyorum.Günümüzün aşkları tam tersi bir akış içinde kum gibi eriyip gidiyor.Sadece iki gün sonra ne acısı,ne de izi hiçbir şey kalmıyor.Yoksa en az Sevda kadar kıymetlidir.
Toplum olarak neredeyse her konuda sanki ortadan iki bir bıçakla kesilmişcesine kutuplaşabildiğimiz bu günlerde tanıdığını,eşini dostunu sorgusuz savunmak yerine,acımakdan ya da incitmeden  her daim iyiden ve güzelden yana olan,bencil olmak yerine insancıl olmayı kendine ilke edinen karakterler çok kıymetli ve özel benim nazarımda.Hele Osman Hocam ve verdiği o su gibi duru ve incelikle mezeli mesajları.Peki kalbi yüzünün aynası olan Nefes'in can kardeşi,gelinlikte bir marka Asiye Kaleli'ye ne demeli.Çocuk kalbi kırılmasın diye kendi can bildiğini yüreği kanaya,kanaya hiç düşünmeden ateşin tam ortasına atabilen,koca yürekli şen kahkahalı kadın var ol, her köşe başında senin gibi insanlar görmek umudu taşıyorum içimde...
Mercan,ah Mercan sana bazen çok kızmakla birlikte empati yaptığımda hak da verebiliyorum en azından bazı hallerine.Sevda,Aşk insana bahşedilmiş olan şifa niteliğinde eşsiz duygular.Ancak söz konusu bu duygular şekil değiştirdiği yani karşılıksız hale geldiği an, vücudu saran zehirli sarmaşık, devası olmayan bir hastalık misali yer bitirir insanı.
Düşmanın kurnazı en tehlikeli karsırgadan daha yıkıcı sonuçlar doğurur hayatınız için.Kaleliler için Karadenizde yaşamak eskisinden çok daha zor olacak.Bizlere şahane bölümler sunmak için gece gündüz demeksizin çalışan herkes var olsun,emeklere sağlık...

7 Mart 2018 Çarşamba

Sevdiğine,Hemnefes Olabilmektir Bütün Mesele-Sen Anlat Karadeniz 7.bölüm

Yedi haftadır,hiç kaçırmadan her bölümü tekrar tekrar izlemiş birisi olarak ilk kez bir yazıya başlık seçerken zorlandım.Üstelik yazdıklarımın hiçbirini beğenmeyerek defalarca sildim,yeniden yazdım.Çünkü özellikle Sen Anlat Karadeniz için yorum yazarken ne kadar iyi yazarsam yazayım,hep bir şeyler eksik ve yetersiz kalıyor sanki bu güzelliği ifade ederken.Nitekim bu böüm yorumu da öyle olacak gibi bir his var içimde.Sen Anlat Karadeniz ,sevdiğimiz karakterleri şahane bir olay örgüsü içinde izlettirirken aynı zamanda da bize,kendimizi ve değer yargılarımızı sorgulatıp,bölüm sonunda kalplerimize kendisi gitse de etkisi, izi kalacak cümleler bırakıyor.
Dün akşam izlemiş olduğumuz bölümde,Yiğit bulunduğu vakit Tahir'in sesinin titreyerek,''Oğlum'' diye haykırışı bana şu soruyu sordurttu:Baba olmak için illa çocuğun gen havuzuna biyolojik olarak katkı da bulunmuş olmak gerekir mi ya da bu ''baba olmak'' için tek başına yeterli bir kriter mi?Bana sorarsanız,baba ya da anne olabilmek,bir çocuğu Dünya'ya getirmekle değil o,çocuğun tüm ihtiyaçlarını gözeterek onu kalbinde büyümekle alakalı.İşte tam da bu sebepten ötürü Tahir daha şimdiden benim gözümde Yiğ'in babası.
Ah,Asiye'm benim kalbi de en az kendi kadar güzel cesur Asiye'm...İçinize dönüp sorsanıza kendinize onda ki cesaret hangimizde var.Ölümüne sevdiği adamın hata ve kusurlarını onu kaybetmek pahasına eğip bükmeden yüzüne çatır çatır söyleyebilen kaç kadınız şu hayatta?Oysa iyi insan tam bu değil miydi.Kim olursa olsun,bir çocuğun gözyaşını tüm Dünya'dan hatta en sevdiklerinizden dahi üstün tutmak...
Sevda'nın en yakın arkadaşıdır cesaret.Cesaretin olmadığı bir kalpte tam manasıyla yaşanan bir sevdadan söz etmek mümkün değldir.Böyle yaşanmak zorunda bırakılan sevdalar hep yarım hep arazlı kalmaya mahkumdur.Tahir'in kalbinin kimin için attığı bu kadar apaçık ortadayken Mercan'ın bunu anlamak yerine hala boşa kürek çekmeye çalışması ne acı.Üstelik tüm engellere ve Vedat'ın bitmek tükenmek psikopatlıklarına rağmen Nefes bile sessiz sevdasında daha cesur.Çünkü cesaret,sevdanın sahibine karşı sana verilmiş olan sözü pranga gibi kullanmak değil aksine senden uzakta ona mutluluk varsa gitmesine izin verebilmektir.Nefes ile Tahir'in Karadeniz kadar hırçın ve bir o kadar da naif sevdasında,o kadar çok duygu muhteşem bir şekilde harmanlanmış ki sayelerinde Aşk'ın türlü türlü hallerini izliyoruz.Zaten hayat arkadaşlığı dediğin o uzun yolculuk, tam olarak bu.Sevdiğin senin kimin zaman dostun,sırdaşın,can yoldaşın kimin zaman da hemnefesin oluverir.Nefes ve Tahir için çok yakın zaman gerçekleşecek bir resmi nikah tahminim var.Bakalım gerçekleşecek mi?Meraktayım.Nefes gibi kadınların sadece kurgusal dünyada kalması dileklerimle,8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun.Emeklere Sağlık...

6 Mart 2018 Salı

Bazı Sözcükler Sihirlidir-Siyah Beyaz Aşk 20.bölüm

İnsan,hayat denen uzun yolculuk boyunca pek çok engebe ve keskin virajlarla karşılaşır.Aşamak istediği bu zorluklarve sevdikleri için yapması gereken fedakarlıklar,kişiyi olmak istediği insandan çıkarıp bambaşka birine dönüştürür.Sonrası çorap söküğü...Yola başlarken kimdin,neydin sen bile hatırlayamazsın.İşte Ferhat'ın hikayesi de tam anlamıyla böyle bir hikayeydi.Ta ki Aslı ile tanışana kadar.Aşk insana kendini sorgulatmak,eksik yanlarını tamamlayıp,fazlalıklarını törpülemek için vardır.Eğer,aşık olduğunuzu iddia ediyorsanız, kendinize şunu sormalısınız:Dünya'nın en mucizevi hissi olan bu duygu sizde neleri değiştirdirdi?Şayet, cevap veremiyorsanız, o vakit hissettiğiniz duygunun adını doğru koyduğunuzdan emin değilim...
Her ayrılık kötüdür.Lakin, bana göre Dünya üzerindeki en yakıcı ve yıkıcı ayrılık çeşidi ölüm ayrılığıdır.Çünkü diğer ayrılık türlerinde sevdiğimizin yüzünü görüp,sesini duyamasakta biliriz,bizden uzakta da olsa nefes alıp verdiğini.Çoğu zaman bununla avunur,hasretimizin üzerine bastırırız bu duyguyu.Ancak söz konusu ölüm ayrılığı ise önce yüzü arkasından da sesi bir daha hiç gelmemek üzere terk eder siz.Geriye bir tek o eşsiz kokusu kalır.İşte Aslı da şu sıralar Dünya'daki en zor ayrılık çeşidi ile sınanıyor hem de hayatta tutunduğu tek dalı olan Abisi ile.Elbette ki böyle büyük travmalar yaşarken Aslı'nın kendini ve ilişkisini sorgulamasından doğal hiçbir şey olamaz.Üstelik Aslı'nın abisinin bu ilişki karşısındaki tutumu hepimizin malumu.Ama bence buradaki esas sorun,Aslı'nın sanki abisini vuran kurşunun Ferhat'ın silahından çıkmış gibi davranması.Baba durumlar da suskunluk,sözcüklerden çok daha örseleyeci olabililiyor karşınızdaki kişi açısından.Ki öyle de oldu Ferhat neredeyse tüm bölüm boyunca Aslı'nın ağzından kendisi ile alakalı iyi bir kelime duymak için çabalayıp durdu ama nafile.Umarım önümüzdeki hafta Aslı bunu telafi etmek için bir şeyler yapar.
Hayatınıza aldığınız insan eğer sizi hatalarınızdan geri döndürmek için uğraşmıyorsa sevgisinden şüphe ederim.İki kalbi güzel kadın, el ele verdi ve nihayet kardeşleri buluşturdu.Yiğit her ''ABİ'' dediğinde Ferhat'ın grçmişi ile ilgili yaralarının yavaş da iyleşmeye başladığını gördük.Ufak bir temenni haftaya Gülsümü de alsınlar aralarına.Son sahneye gelirsek eğer şahsen ben hayal olduğunu düşünüyorum.Tamam,Aslı karanlık tarafa doğru adımlar atmış olabilir, zaman zaman yinede bu derece keskin dönüşler yapabilecek bir karakter değil.Güzel bölümdü,emeklere sağlık.

1 Mart 2018 Perşembe

Sevda Dediğin Bir Derdi İki Kalpte Taşımaktır-Sen Anlat Karadeniz 6.bölüm

İnsan ne vakit kötü olur?İlk günahını işlediğinde mi yoksa ilk can yaktığında mı?Bana göre birinin ''kötü'' olarak anılması için bunlardan hiçbiri yeterli değil.İnsan asıl kötülük karşısında vicdanını suskun halde bırakabiliyorsa o zaman kötüdür.Sonuçta insan Dünya'ya ilk gönderildiğinde kalbinin içine iyilik ve kötülük tohumları eşit şekilde serpilmiştir.İlerleyen yıllarda hangi tohumu büyütüp çiçek açtıracağı ise tamamen kendi seçimidir.İşte bu yüzden Mustafa Kaleli'nin yapmış olduğu son hamle,kardeşini ve korumak adına yapılmış masum bir hareketin çok ötesinde benim için.Eyşan'ın cehennem meleği olduğu tezini göz önünde bulundursak eğer;bu resmen kendi paçanı kurtarmak için şeytan ile masaya oturmak,demek.Bu sebeple Mustafa'nın yapmış olduğu son hareketin anlaşılabilir ve affedilebilir hiçbir yanı yok.Ki,Asiye gibi kocasına kopmaz bağlarla bir kadının bile öğrendiği bu gerçek karşında susacağını düşünmüyorum.Haftaya Asiye-Mustafa Kaleli cephesinden büyük çaplı bir ters köşe bekliyorum.
Bazen düşünmeden edemiyorum;Dünya'yı çocukların yönetme şansı olsa nasıl bir yer olurdu,diye.Büyüklerin bitmek tükenmek bilmeyen hısları,öfkeleri Dünya'yı yaşanmaz hale getirken,çocukların kalbinin bunca pisliğe rağmen hala tertemiz kalabilmesi mucize gibi.Yiğit'in Vedat'ın her türlü kirli işini yaptırdığı Necip'e dahi yumuşacık yaklaşması kalbimi titretti,benim gözümde bölüm kısımlarındandı.Necip'in de ilerleyen böümlerde ilerleyen bölümlerde vicdanına yenilip Tahir'lerin safına geçeceğinin bir işaretiydi sanki.
Hayırlı olsun,yeni bir çiftimiz daha oldu.Ama ne çift! Evet, yalnış görmediniz.Nazar ve Vedat..İzleyip de gözlerime bir türlü inanamadığımdan,defalarca izledim o sahneyi.Yani ne yalan söyleyim daha önce bu gözler böyle bir uyum görmedi. :) Şaka bir yana birkaç haftadır bu ikili beraber olsa nasıl olur,diye düşünüyordum?Fakat uyumları beklentimin kat be kat üstünde.Üstelik sadece fiziken de ruhhen de tencere kapak gibiler.Kaleli'lerin işi artık eskiden de daha zor.Hele bir de Nazar,Vedat için muhbirlik yapmaya başlarsa ki şuan önümüzdeki manzara bunun hiç de uzak bir ihtimal olmadığını bize delilleriyle gösteriyor.İşte o zaman yandı gülüm keten helva...
Şimdi,size basit gibi görünen ama cevabı kendinden zor bir sorum var:Biz insanlar,hissettiklerimizin adını neye göre,nasıl bu kadar kolay koyabiliyoruz da her karşı cinse hissedilen duyguya kalbimizde,ölçmeden,tartmadan ''SEVDA''diyebiliyoruz.Ya da şöyle söylemek daha doğru olur,sevda dediğin,seni sevdiğini bile bile o adamın veya o kadının ruhunu, kendi ruhuna çeşitli şekilde zincirlemek mi?Mercan'ın Tahir'e olan hisleri gün geçtikçe daha da hastalıklı ve tehlikeli bir hal alıyor.Ve bana kalırsa bu henüz başlangıç.Mercan yüzünden daha çok başımız ağrayacak.Oysa; gerçek sevda Mercan'ın yaptığı gibi kendi bencilliklerinden dolayı sevdiğinin kalbine prangalar takmak değil aksine Nefes'in Tahir'in yokluğunda karanlığa düşeceğini çok iyi bilmesine rağmen; o, huzurlu bir hayat sürebilsin diye kendisiyle sonunda yenileceğini hepimizin adı kadar emin olduğu bir savaş vermesidir benim gözümde.Aksi durum, saplantılı,tek taraflı bir Aşk olmaktan öteye hiçbir zaman geçemez.
Bu şahane bölüm için sonsuz teşekkürler,emeklere sağlık...