30 Mayıs 2019 Perşembe

KARANLIĞA TESLİM OLMAK-KUZGUN 16.BÖLÜM

Dila ve Kuzgun'un hikayesinin başından beri aralarında duran bir intikam var.Birbirlerine doğru attıkları her yeni adımda, sırtlarındak biraz daha ağırlaştı.Kuzgun'un geçmiş yaşadığı travmalar ve bunların sonuçları malum.Bu sebepten Bilgin ailesine yaptıklarının kendince haklı sebepleri vardı.Ancak tüm bu hamlelerden herkesten fazla Dila etkilendi.İncindi,yıpandı.Yaşadığı ve Kuzgun'un yaşattığı türlü zorluklara rağmen;yine de ondan,onu sevmekten hiç vazgeçmedi.Ta ki babası kendisinin bir anlık hatası yüzünden ölene kadar.Dila'nın yaşadığı son olay,bir kadın için altından kalkması çok zor bir travma.Bir kadın ya da bir kız çoçuğunun ilk kahramanı babasıdır.Yaşanmış ütopik bir durum olmadığı sürece bu hiç değişmez.Kaldı ki Dila'nın acısı sadece baba kaybı değil.Yaşadığı bu acının sorumlusunun bir biçimde Kuzgun olduğunu da biliyor, Dila.Birine sonsuz güvenip;ondan gelecek türlü duygulara kalbinizi açtığınız an,en derin yarayı aldığınız andır aslında.Hem Dila hem Kuzgun için durum tam böyle aslında.Önce Kuzgun gördüklerini yanlış yorumladı,sonra Kuzgun, Dila'ya babası üzerinden hayatının en ağır acısını yaşattı.Tamam,Rıfat çok kötü biriydi ve tüm yaşadıklarını sonuna kadar hak etti.Neticede Kuzgun'un onunla geçmişten gelen ve son derece haklı olduğu bir hesabı vardı.Benim bir türlü içime sindiremediğim şey;bu hesabın bir şekilde Dila üzerinden görülmüş olması.
Sezon finalini izlemeden bu paragrafa başlasam şöyle başlardım,''aynı acıda eşitlenmiş iki insan bir yolda el ele yürüyebilir mi''?Aslında bakarsanız; güzel ve anlamlı bir soru olurdu bu.Ancak sezon finali son sahnesini defalarca izlemiş ve hala etkisinden kurtulamamış biri şunu çok net söylebilirim ki,Dila'nın acısı göründüğünden çok daha fazlaymış.Öyle ki taşıyamadı,kalbindeki olanca yükü,Kuzgun'un kalbine bıraktı.Ne yalan söyleyeyim, bu derece şiddetli bir sezon finali beklemiyordum.Gözlerim açık izledim,son sahneyi.Özellikle Burcu Biricik,Dila'nın çaresizliğini muhteşem yansıttı.Çaresizliği öyle derin ki taşıyamaz oldu.Yeni sezonu şimdiden çok merak ediyorum.Eylül'de görüşmek üzere,emeklere sağlık.

29 Mayıs 2019 Çarşamba

GÖKKUŞAĞI'NDAN EKSİLEN RENKLER-KADIN 64.BÖLÜM

Sevdiklerimiz hayatımıza açılan pencelerdir.Her bir sevdiğimiz farklı bir renk getirir kalbimize.İşte tam bu sebepten sevdiğimiz birini kaybettiğimizde kalbimizin ona ait olan yeri karanlığa gömülür.Ruhumuz yalnızlaşmaya başlar.Her an sevdiğimiz birine veda edebilme ihtimalimizi bilerek bu gerçekle yaşamaya devam ediyoruz.Bu acı gerçeğe rağmen;sevdiklerimizin duygularına hor kullanmaya devam ediyoruz.Sanki o sevgi sonsuz,o insan ölümsüzmüş gibi.Oysa hayat sadece andan ibaret ne sonrası ne öncesi yok.İşte tam bu sebepten ağızdan sözcükler çok ama çok önemli.Çünkü o sözcüklerin karşı tarafta açması muhtemel hasarı telafi etme şansımız olmuyor kimi zaman.Hikayenin başından beri en sevdiğim özelliklerinden bir tanesi her daim insana va kadına dair sorunların işlemesi geliyor.Ki insana dair sorunlardan bence şiddetli olanı kötülük ve kötücül ruh hali.Hikayeye bu açıdan bakıldığında; birinci ve ikinci sezon arasındaki farklar gözden kaçmayacak kadar büyük.Elbette uzun süren bölümler hikayeyi yoruyor buna bende dahil hiç kimsenin bir şey dediği yok.Benim burada ifade etmek istediğim nokta; anlatımdaki değişim.Birinci ve ikinci sezonu birbiriyle kıyasladığınızda, ilk sezon daha bir naif ve sevecen görünüyor.Tabii ki,''Hande Altaylı'' gibi usta bir kaleme karışmak bizim haddimiz değil,bunlar sade bir seyirci olarak benim fikirlerim.Katılmak ya da katılmamak tamamıyla sizin kararınız.
Yukarıda bahsetmeye çalıştığım değişimi karakterler bazında incelendiğinizde en gözle görülür değişimlerden biri ''Bahar'' karakterinde yaşandığını çok net görüyoruz Bahar birçok zorluk yaşadı,kabul.Ancak yaşanlardan sonraki değişimi tatsız oldu.Özge Özpirinçci'nin oyunluğuna dair tek söz edemem.Zira, muhteşem bir iş çıkarıyor.Benim yazdıklarım,tamamıyla karakter ilgili.Misal, Bahar'ın, Arif ve Sarp'a,''ikinizi de hayatımda istemiyorum''konuşmasını yaptığı sahne bu yazdıklarıma şahane bir örnek.Söyledikleri bir yere kadar doğru olsa da;bu öfkenin hedefi Arif olmamalıydı.Bunu hak etttiğini hiç düşünmüyorum.Bir kadın olarak,Bahar'ın''hayat yolunu tek başına yürüme isteğini'' anlarım.Fakat bunu ifade etme biçimi son derece hatalıydı.Üzgünüm.O sahne ve sonrasında yaşananlar  gelecek sezon ipucu gibi geldi bana.Kolyenin kopması birçok işaretiydi sanki.Son sahne malumunuz.Ve bence gelecek sezon Arif veya Hatice aramızzda olmayacak.Ama nedense bu kişinin Arif olması daha yüksek bir ihtimal bence.Bu kolyenin kopması da bunun bir ipucu diye düşünüyorum.Arif gibi derin bir karakteri izlemek muhteşemdi.Eğer;böyle bir durum olursa hikaye için üzülürüm.Böyle özel bir karakteri kaybetmek beni çok üzer.Her şeye rağmen efsane bir son sahne ile sezon finali yaptı.Önümüzdeki sezon görüşmek üzere...

26 Mayıs 2019 Pazar

KALP SEVDİĞİNİN AYNASIDIR -ERKENCİ KUŞ 43.BÖLÜM

İki insanın aynı anda,aynı duyguda buluşması dünyanın en mucizevi durumlarından bir tanesidir bence.Ama burada, asıl önemli olan; kalplere bu mucizevi duyguya sahip çıkmak ve yaşanan ilişkiyi bir ego savaşına dönüştürmemektir.Çünkü, ancak o zaman gerçek mutluluğa ulaşılabilir. Can ve Sanem, son derece yüksek enerjili ve uyumlu iki karakter.Belki de bu yüzden ilişkileri fırtınalı bir denize benziyor.İlişkinin ilk zamanlarında bu fırtınalı olma hali, iki insana da iyi gelebilir.Lakin,ama geçip; ilişki ilerledikçe bu durum iki insan yorucu olmaya başlar.Hikayenin şahane bir şekilde değişiminden önce tam anlamıyla böyle bir durumdaydı,Can ve Sanem.
Ayrılık süreci her kalpte farklı yaşanır.Hikayelerde bu ayrılık süreçlerini zaman atlamaları aracılığı ile izleriz. Ancak bu zaman atlamalarında karakterlerin o zaman diliminde ne yaşadığı ile ilgili kısım,genelde hep eksik kalır.Bu sebepten seyirci olarak gözümüzde izlediğimiiz işin inandırıcılığı kalmaz.Erkenci Kuş'u işte bu yüzden çok seviyorum.Çünkü, bir yıllık süreçte olanları izlememiş olmamıza rağmen;incelikle işlenmiş detaylardan anlıyorsunuz tüm bunları.Ki bu bence muhteşem.Can ve Sanem'in bu ayrılık süreci sonrasında yeniden karşılaşmanın ardından yaşananlar tek kelime ile masal gibi.Yaşanan değişikliklerin ne kadar muazzam olduğunu, her yeni bölüm ile birlikte bir kez daha görüyoruz.Yiğit'in ne kadar tehlikeli olduğu su götürmez bir gerçek.Buna hiçbir şüphe yok.Ama, ne yazık ki Hüma, yaptıkları ile onun değirmenine su taşıyor.Hatasının farkına varıp; geri dönmek istediğinde;onun için çok geç olacak.Çünkü ,Can bu olamları öğrendikten sonra, haklı olarak annesinin yüzüne bir daha asla bakmaz.
Can ve Sanem'in bunca yanlış anlamanın ve kargaşının içinde hala aynı yerde durup,aynı duyguda buluşabilmesi bence çok kıymetli.İşte gerçek aşk böyle bir şey.Bedenin sevdiğinden kilometrelerce uzağa gitse de ruhun,onunla nefes almaya devam eder.Yiğit'in giderek artan öfkesi ve kontrolsüzlüğü de bu yüzden.Onca fesatlığına karşın; Can ve Sanem'i ayıramıyor.Üstelik yaptığı her hata onu daha da dibe çekiyor.Son hamlesi, Can'ı öfke ve kıskançlıkla hata yapmaya sürüklemekti.Ama o da olmadı.Zira, bu bir yıllık süreç Can'a öfke kontrolü anlamında çok iyi gelmiş.Ben, bu yeni halini çok sevdim.Çünkü, karşısındaki normal biri değil.Gerçek bir ruh hastası.Öyle biri ile ancak, akıllıca hamleler ile mücadele edilir.Peşine dedektif takmak,bu hamlelerden en şahanesiydi.Çok sürmez,yüzündeki cici çocuk maskesi yakında düşer.Ne yalan söyleyeyim,ben bu kargaşanın içinden bir an önce çıkıp; Can ve Sanem'i evli, mutlu ve çocuklu bir çift olarak görmek istiyorum,Son iki bölümdür,bunun sinyallerini alıyoruz.Ve bana kalırsa, son sahne ile birlikte bu yola doğru giden ilk adımı attık.Umarım devamı gelir.Muhteşem bir bölüm izledik.Emeklere Sağlık.

25 Mayıs 2019 Cumartesi

İKİNCİ ŞANS-HERCAİ 11.BÖLÜM

''Affetmek büyüklüktür.''Ne güzel, ne anlamlı bir cümle; değil mi? Bu cümlenin içerdiği derin anlamların yanı sıra, bir insanın sahip olduğu affetme güdüsünün de insanoğluna hediye edilmiş en mucizevi duygulardan biri olduğuna inananlardanım.Zirâ, doğası gereği, yüreği bencillikle yoğrulmuş;biz insanların tüm duygularına ters, birini afffedilmek.Hele kalbin cam kırıkları ile dolu ise ,işte o zaman affedilmek isteyen kişinin işi bin kat daha zordur.Çünkü, kalp yarası diğer yaralardan çok daha güç iyileşir.İşte; tam bu yüzden Reyyan'ın,Miran'ı kolay kolay affediceğini düşünmedim, hiçbir zaman.Reyyan, her ne kadar o an aksini söylese de onu daha ilk gördüğü an,vuruldu Miran'a.Bu sebepten yaşadığı hayal kırıklığının kelimelerle tarifi yok.Biliyorum, birçoğunuz artık bu işin uzadığını ve Reyyan'ın, Miran'ı affetmesi gerektiğini düşünüyorsuz.Bende sizinle düşünceyi paylaşıyorum.Ancak, birkaç küçük noktada ayrışıyoruz.Şöyle ki, bizler Hercai'yi dışardan üçüncü bir göz olarak izliyoruz.Buna rağmen, bazen bazı karakterlerin sevgisi, diğerine göre ağır bastığından ya bazen de Reyyan ve Miran'ı (tıpkı ben gibi) bir arada görmek istediğimizden objectifliğimizi kaybediyoruz.Bu bölüm Miran'ın pişmanlığını ve sevdasını dibine kadar gördük ve her zerresine sorgusuz sualsiz inandık.
Burada bir sıkıntı yok.Ancak, tüm bunlar seyirciler olarak; bizim penceremizden görünen manzara.Bir de Reyyan'ın penceresinden bakalım.Reyyan da tıpkı bizler Miran'ın onu sevdiğine inanıyor.Onların arasındaki temel sorun da sevdaya ya da sevildiğine inanmak değil.Reyyan ve Miran'ın arasında görünmez bir duvar olan temel sorun güvensizlik.İki sevdalı arasına güvesizlik girdiğinde diğer tüm duygular etkisizleşir.Reyyan'ın Miran'ı, tıpkı Miran gibi ne kadar derinden sevdiğini  anımsarsanız;Reyyan'ın güveninin ne kadar derinden yaralandığını anlarsınız.Reyyan ve Miran arasındaki sevdanın büyüklüğü tartışılmaz.Ama ortada su götürmez bir gerçek daha var.Reyyan, Miran olan tüm güvenini yitirdi.İnsan tüm benliği ile güvenmediği birini affedebilir mi? Bence kesinlikle hayır.Öncelikle aralarında koca bir dağ olmuş bu sorunu çözmeleri lazım.Aksi durumda Reyyan ve Miran, hiçbir zaman gerçek anlamda mutlu olamaz.
Bir seyirci olarak Reyyan ve Miran'ın aynı yolda el ele verip yürümesini çok istesem de bir kadın olarak Reyyan'ı çok iyi anlıyorum. Acılarının kabuk bağlaması için Reyyan'a biraz zaman, Miran'a da sabır lazım.Sizi bilmem ama ben 11.bölümü çok beğendim.Her sahnesi ayrı bir efsaneydi.Özellikle de Reyyan ve Miran sahneleri...O sevdanın büyüklüğünü her sahneye nakış  gibi işlemiş sevgili senaristlerimiz.Uzun zamandır izlemek istediğimiz sahneler vardı bölümde.Benim gözümde sezon finali tadında bir bölümdü.İnsan, ''bu bölüm böyle ise sezon finali nasıl olur?''diye düşünüyor.Bu bölüm, Reyyan ve Miran dışında Azat ve Gönül aksı da aşırı hareketliydi.Sahneler boyunca bir kez daha gördük ki, iki karakter birbirine gerçekten çok benziyor.İki çifti bu şekilde izlemek çok keyifliydi.EMEKLERE SAĞLIK...

23 Mayıs 2019 Perşembe

ACILARDA EŞİTLENMEK-KUZGUN 15.BÖLÜM

Her insan, hayatının belirli dönemlerinde acılarla karşılaşır.Çektiği bu acılar onu güçlendirir, kendini yeniden keşfetmesini sağlar.Ancak bu acılardan bazıları vardır ki, yüreğe bir taş misali oturur ve sen son nefesini verene dek, orada kalmaya devam eder.Sevdiğin birini kaybetmekte bu acılardan bir tanesi.Kuzgun ve Dila'nın arasında aileleri her zaman bir bıçak gibi durdu.Birbirlerine doğru attıkları her adımda karşılarına dikildi.Ama tüm bu yaşanlara rağmen;yine de bir arada durmayı başardılar. Ancak 15.bölüm itibariyle ikisi içinde yeni bir sayfa açıldı.Zira, Dila'nın baba acısı yaşamasının sebebi Kuzgun'un bitmeyen öfkesi.Bir kadın veya kız çocuğunun hayatı boyunca yaşıyıp yaşabileceği en derin acılardan baba acısı.Kuzgun'un bugüne kadar Rıfat'a karşı yaptığı hamlelerin tümü doğrudan Dila'yı incitti.

Bunda Rıfat'ın iyi ya da kötü biri olmasının bir alakası yok.Ne kadar kötü biri olursa olsun; Rıfat, Dila'nın  kahramanı.Bu acıyı ardında bırakmak, Dila için hiç kolay olmayacak.Bu süreçten sonra, Dila ve Kuzgun birbirlerine tamamıyla karşı iki taraf.Dila'nın acısı soğumadan kalbinin sesini yeniden duymasının imkanı yok.Kuzgun ve Dila'nın birbirlerine doğru yeni bir adım atabilmeleri için, bir zamana ve mantıklı düşünmeye ihtiyaçları var.Çünkü, benim gözümde Behram neyse Kudret'te o.Her ikisinin amacı da Dila ve Kuzgun'u hedefe giden yolda,bir maşa olarak kullanmak.Bu sebeple hem Dila hem Kuzgun'un birbirlerine karşı besledikleri hırs ve öfkeyi bir tarafa bırakarak birlikte hareket etmesi lazım.Mevcut durumda bunun mümkün olmadığını biliyorum.Fakat böyle bir hamle ikisi için yeni, temiz bir sayfanın başlangıcı olabilir.Bir düşünmek lazım bence.Zira, ben son sahnedeki fotoğraf' hamlesinin bir şekilde Kuzgun'un aklını karıştırmak ve onu oyun dışı bırakmak için Derviş'in yaptığı bir hareket olduğunu düşünüyorum.Hikaye akışını bekleyip göreceğiz.Bunllar sadece benim fikirlerim.
Kuzgun ile aynı tarzdaki hikayelerde başvurulan klişelere öylesine aşinayız ki her adımın bir sonrası ezberimizde artık.Böyle durumlarda bir süre sonra seyirci sonrasını tahmin ettiğinden seyirci hikayeden parça parça kopuyor.Ancak Kuzgun sahip olduğu muazzam hikaye akışı ve oyunculuklarla bizi her hafta tekrar tekrar ters köşeye yatırıyor.Öyle ki sanki her hafta bambaşka bir hikaye izliyormuş,gibi hissediyordum.Oyunculuklar derseniz zaten şahane.Her yeni bölümde çıta daha da yükseliyor.Ama bana karlırsa bu hafta,en efsane performans,''morg'' sahnesinde yaşandı.Siz ne gördüğünüz?Bilemiyorum...Ama ben o sahnede, babasına geç kalmış bir kız çocuğu gördüm.Burcu Biricik muazzam bir iş çıkarmış.Var olsun.Şahane bölümdü.Emeklere Sağlık.

22 Mayıs 2019 Çarşamba

YÜZÜNÜ GÜNEŞE DÖNEN HAYATLAR-KADIN 63.BÖLÜM

Hayat her birimizi binbir farklı zorlukla sınar.Bu sınanmalardan güçlenerek çıkmak ya da pes etmek tamamıyla bizim tercihimizdir.Kadın dizisinin temelinde de bu zorluklardan yol çıkarak yeniden var edebilmiş,''kadın'' hikayeleri var.Bu hikayeler o kadar gerçek ve bizden ki;hikayedeki tüm karakterler ile saf bir bağ kurabiliyor.Uzun dizi süreleri göz önüne alındığında bu gerçekten büyük bir başarı.63.Bölüm genel itibariyle bu sezonun en sevdiğim bölümlerinden bir tanesiydi.Yine yeni yeniden,''Arif'' karakteri sevmenin sadece sevmek olmadığını yani daha doğrusu bunun tek başına yeterli olmadığını gördük.Zirâ aralarındıki tüm husumete rağmen; sırf Bahar ve çocukların mutluluğu için Sarp'a yardım elini uzattı.Sevmenin çoğunlukla bencillikle karıştırıldığı,garip duygulara sevgi veya aşk gibi isimler takıldığı günümüzde bu gerçekten örneğine az rastlanır bir durum.Misal iki karakter yer değiştirmiş olsa;Sarp, bırak yardım elini uzatmayı başının daha çok belaya girmesi için uğraşırdı diye düşünüyorum.Zira, karakter bencillikte zirvede.Baksanıza, çocukların durumu ortadayken;onların üzülmesini de göze alarak Arif'in yardım teklifini geri çevirdi.Sonunda kabul etmek durumda kaldı o ayrı.Birini sevmek, fedakârlık ister.Sırf onun mutluluğu için ondan vazgeçebilme cesareti ister yürekte.Sevdiğinin mutluluğunu,kendi mutsuzluğunun üstünde görmeyi gerektir.İşte bu saydığım özellikler, Arif'i bizim gözümde değerli kılan nedenler.Ve hep öyle kalacak.
Kadın dizisinin tüm karakterleri içinde Arif'ten sonra en sevdiğim karakter Ceyda.Hem yaşadıkları hem eksik kalan tarafları beni deriden etkiliyor.Ceyda karakteri ilk izlediğim bölümden beri bu böyle.Bu sert, kırılmaz kabuğunun çok derinlerden yara almış;evlat hasreti çeken biri olduğunu çok sonradan öğrendik.Öğrendikçe;onu, hikayesi yaşama tutunma arzusunu daha çok sevdik.Zira, ne hikayesindeki kırıklar ne de kalbine gizlediği evlat hasreti kolay kabul edilebilir şeyler.Ama o yine de kendi bildiği gibi devam etmiş hayatına.Bu süreçte çok incinmiş,paramparça olmuş.Onun çektiklerinin yanında eski bir aşk kırığı ne ki...Elbette, Emre'ye dair geçmişten kırıkları var.Bu da gayet normal bir durum.Ancak onun, en derinlerdeki acısı hiç tartışmaşız evlat hasreti.Ve bu hasreti uzun bir aradan sonra nihayet son buldu.Emre, ilk defa doğru bir şey yaptı.Umarım,böyle devam eden bu süreç.Şahane bir bölümdü.EMEKLERE SAĞLIK.

19 Mayıs 2019 Pazar

HAYALLER GERÇEKLEŞMEK İÇİNDİR-ERKENCİ KUŞ 42.BÖLÜM

İnsan sevdikçe büyür, olgunlaşır.Sizinle aynı yöne bakan;birlikte mutlu olabileceğinize inandığınız insanların peşinden gidin.Kalbini kazanmak için iyliğe dair her hamleyi yapın.Ancak, yüreği zaten başka birine ait olan;o yanında olmasa bile, ondan kalan hatıralarla nefes alan birinin peşinden gitmek her şeyden önce zaman kaybı.Erkenci Kuş'ta bir yıllık zaman atlamasının ardından neredeyse her şey değişmişti.Bir şey hariç...Yiğit'in, Sanem'e karşı olan ve gittikçe daha da artan saplantısı.İnsan doğası gereği bencil bir varlıktır.Ve bazı durumlarda bu huyundan ötürü anlamsız davranışlar sergileyebilir.Ama kişinin hissettiği duygunun adını değiştirip; hunharca yaptığı kötülükleri hiçbir şey haklı çıkarmaz.Kişi, ne söylerse söylesin;bu saf kötülüktür.Çünkü, gerçek aşk bu kadar yıkıcı ve yaralıcıydı.Eğer;öyle ise bu zaten aşk değil, dibine kadar sapantıdır.''Yiğit'' karakterinden baştan beri çok haz etmeyen biri olarak şunu söyleyebilirim;kesinlikle bizim gördüğümüzden çok daha tehlikeli.Düşünsenize, sevdiğini söylediği insan;sırf onu sevmiyor diye, özlemden ve türlü sorunlar yüzünden ilaç kullanacak noktaya gelmesine bile ses çıkarmamış.Sırf, yalanlarla ördüğü o sahte dünya bozulmasın diye.Ancak, Yiğit'in bu derece kontrolden çıkmasının tek sorumlusu elbette; sadece kendisi değil.Olayların buraya gelmesinde;etkili olan bir de,''Hüma'' faktörü var.İyi bir anne olmadan önce, iyi bir insan olmanın önemini bu karakteri izledikçe; bir kez daha anlıyoruz.Zirâ, Sanem'i sevmediğini söyleyerek; yaptıkları akıl alır gibi değil.
Hayallerimiz ve rüyalarımız ruh dünyamızın aynalarıdır.Bu iki oluşum,bize zaman zaman çeşitli işaretler aracılığı ile ait olduğumuz yeri hatırlatır.Can'ın gördüğü rüya tam bu sebeple çok önemli.Çünü, ona bir kez daha nasıl bir hayat istediğini bir kez daha hatırlattı.Ayrıca bu incelikli detayın,Sanem'in kitabının sonu ile örtüşmesi de son derece anlamlıydı.İkisi ne kadar aksini iddia etse bu bir yıllık sürecin duygularına dair hiçbir şeyi değiştirmediğinin kanıtıydı bu durum.Bir yıllık zaman atlamasından sonra  çoğunlukla; bu ayrılığın Sanem üzerindeki etkilerini, onda bıraktığı izleri gördük.Tamam, Sanem'in yaşadıkları çok zor.Ama bir de Can'ın yaşadıkları.Onun açısından yaşadıklarının acısı daha yeni yeni çıkıyor.Zirâ o, şu an masumiyetini ıspatlayamaya çalışıyor.Her şey bitip;tüm bu yük sırtından kalktığı vakit göreceğiz.Ben, bu olayın Yiğit'in itirafı ile değil,başka bir şekilde çözüleğini düşünüyorum.İtiraftan, yine Hüma, sayesinde kurtulacak, Yiğit.Emeklere Sağlık,Şahane bir bölümdü.

18 Mayıs 2019 Cumartesi

SEVDA CESUR YÜREKLERDE CAN BULUR-HERCAİ 10.BÖLÜM

İki yürek sevdaya düştüğü vakit,görünmeyen zincirlerle bağlanır birbirine.Bu zincirler pek çok duygu içerir.Ancak bu duygular içinde en önemli olanı hiç tartışmasız güvendir.Zira, adına ''güven'' denilen bu duygu,iki yüreği her zorluğa karşı bir arada tutar.Eğer bir ilişkide güven zinciri zarar görmüşse kalplerdeki diğer tüm duygular cansızlaşır.Çünkü güven,sevdanın ilk halkasıdır.İnsan önce güvenir, sonra sever.Reyyan'ın yaralarının bir türlü iyleşmemesinin sebebi de bu.Miran ve Reyyan'ın yüreklerini birbirine bağlayan güven zinciri, Miran'ın, Reyyan'ı çaresizce bırakıp gittiği kulübede büyük zarar gördü.Ama Miran ve Reyyan'ın güven zinrinin asıl kopma noktası hiç şüphesiz; Reyyan'ın Gönül'ün ağzından Miran ile evli olduklarını öğrenmesiydi.İşte tam bu sebeple, Reyyan'ın konaktan  Miran ile birlikte gideceğine hiç inanmamıştım,yanlış anlamayın.Hikayenin böyle ilerlemesini bende sizler gibi; çok istemiştim.Ama bunu isterken her birimizin unuttuğu bir şey vardı, ne yazık ki.Reyyan'ın yara bere içindeki kalbi...Miran, hamlesini yaparken son derece iyi niyetliydi.Buna, hiçbir itirazım yok.Ancak burada önemli olan niyet değil;bu hamlenin Reyyan'ın penceresinden nasıl gözüktüğü.Aslına bakarsanız;Reyyan tam da beklediğim tarzda bir tepki verdi.Her ne kadar Reyyan'ın, Miran ile gitmesini çok istesemde, onun kişiliğindeki birinin böyle bir teklife  rağmen sevdiğinin elinden tutup; hiç bir şey olmamış gibi gideceğini düşünmemiştim.Tamam, kabul Miran'ın o an için başka çaresi yoktu.Ama, böyle bir duruma konu olmak; sosyal statü,eğitim yaşadığı yer fark etmeksizin her kadını incitir.Reyyan  kalbinin acısından, Miran'ın bu hamlesini haklı olarak yanlış yorumluyor
Miran ve Reyyan'ı tüm bu yanlış anlaşılmalardan ve ayrılık ateşinden kurtaracak olan şey; Miran'ın, Reyyan'ın göstereceği sonsuz sabır.Bölüm sonundaki hamlesine ve cesaretine diyecek söz yok.Ancak, Miran'ın sınavı asıl şimdi başlıyor.Zira, önümüzdeki bölüm Reyyan tüm sevdasına rağmen; kaçmak için elinden geleni, hatta fazlasını yapacaktır.Aslında bu çetrefilli süreç, Miran için bulunmaz bir fırsat.Hem seven adam, sabrından belli olur.Miran'ın sabrının seviyesini haftaya hep birlikte göreceğiz.Sevda acısı,sevdayı da sevdalıları da büyütür.Tek başına da sevebilmenin mümkün olduğunu öğretir sana.Biz, Türk seyircileri olarak sevdasını sebep gösterip; türlü kötülükler yapan karakterlere çok alışığız.Ki dizimizde de bu tip karakterler mevcut.Ancak şunu söyleyebirim ki, bir seyirci olarak izlerken; beni en fazla etkileyen karakterler,severek iyi olan ve iyi kalabilen karakterler.
Bu sebeple her ne kadar Reyyan ve Miran'ın bir arada olmasını istesemde;Azat'ın haline çok üzülüyorum.İmkansız olanın peşinden gittikçe kalbi daha çok kırılıyor.Ancak tüm bunlar bir tarafa gerçekten çok ve güzel bir şekilde seviyor.Umarım, bir an gerçek sevdayı bulur.Güzel bölümdü,emeklere sağlık.Sezon finaline son iki bölüm...

16 Mayıs 2019 Perşembe

SEVDİĞİNİN KURŞUNU-KUZGUN 14.BÖLÜM

Nasıl ki erkek çocuklarının kahramanı anne ise, kız çocuklarının da babalarıdır.Bu ebeveynler tarafından sevgisiz bırakılmak hariç; hiçbir durumda değişmez.Çünkü çocuklar tüm insaları bizler gibi ön yargı perdelerinden değil;perdesiz,en yalın halleri görür.İşte, bu yüzden ebeveynleri ne kötü olursa olsun;çocuk kalbindeki yerleri hiç değişmez.Dila,içinde durum tam anlamıyla böyle.Rıfat ne yapmış olursa olsun;Dila'nın kahramanı ve hep öyle kalacak.Bu sebeple,Kuzgun'un Behram'ın söyledikleri ve şüphelerinin peşine takılıp yaptıkları Rıfat'tan çok; Dila'ya ve ilişkilerine zarar verdi.Dila yaşadığı bu acıyı kolay atlatamaz.14 haftadır Kuzgun,bölüm yorumu yazıyorum.Ve bugüne kadar geçmişindeki kötü tecrübelerden ötürü hep, Kuzgun'u haklı buldum.Zira, yine söylüyorum,yaşadıkları bir çocuk için,altından kalkılması çok zor şey.Ama dünkü bölümde, Dila'ya yapılanlar bu gereçke için bile çok ağır.Dila, tüm yaşadıklarının sorumlusunun Kuzgun olduğunu öğrendiğinde ilşkileri için çok keskin bir viraja girilmiş olacak.Çünkü Kuzgun'un bu bölüm itıbariyle yaptığı hatalar, öyle ufak bir özür ile geçiştirilebilecek türden değil.Özellikle, Rıfat'ın ölümü Dila ve Kuzgun arasına bir bıçak misali düştü.Ve bu gerçek olayların üzerinden zaman geçip;acılar soğusada hatırlatır kendini.Aslına bakarsanız, o kurşun Rıfat'ın kalbine değil, Dila'nın kalbine geldi.
Bu saatten sonra ilişkileri nasıl toparlanır hiç bilmiyorum.Rıfat'ın  ama aynı zamanda Dila'nın kalbine gelen kurşun, ikisini birbirlerinden kilometrelerce uzağa savurdu.Kuzgun, gerçekleri öğrendiğinde çok pişman olacak.Ama ne yazık ki son pişmanlık fayda etmiyor.Dila ve Kuzgun'un hikayelerinin en başından beri aileleri onların yolundaki çakıl taşları.Bunu zaten biliyorduk.Ancak bütün bunlara rağmen, Kuzgun ve Dila bir yolunu bulup;aynı yerde durabilyordu.Bu olanlardan sonra, bunu başarabilmeleri çok zor.Zira yaşanmış tüm olaylar bir tarafa; Dila'nın kahramanı, Kuzgun'un hırsı yüzünden öldü.O silahı Kuzgun veya başka biri bu hiçbir şeyi değiştirmez.Şahane bir bölümdü.EMEKLERE SAĞLIK.

15 Mayıs 2019 Çarşamba

HAYAT BAZEN KÖTÜ SÜPRİZLERLE GELİR-KADIN 62.BÖLÜM

İnsanoğlu,umutla bezenmiş,sabırla yoğrulmuştur.Bu iki duygu sayesinde zorluklara ve hayal kıruklığına dayanır.Ancak maalesef bu duygularında raf ömrü sonsuz değildir.Yaşadığımız bazı olaylar,bizi bu hislerin gerçerliliğinin kalmadığı noktaya getirir.Ne yalan söyleyeyim,haftalardır Arif'in sabrının son noktasını merak içinde bekliyordum.Bu hafta Sarp'ın sorgusuz,sualsiz mahalleye taşınma hamlesi ile bu noktayı görmüş olduk.Açık söyleyim,tüm yaşadıkları göz önüne alındığında beklediğimden daha sakin karşıladı.Elbette,bu sakinlğinde,hukuki anlamda bir şey yapılamayacağının anlaşılması da etkili olabilir.Netice itibarıyla,tüm yaşadakları düşünüldüğünde;bir insanın böylesi etkileyici sabır katsayısına sahip olması gerçekten mucize.İyi ki varsın Arif.İyi insanlar iyi ki var.Hayat insanları,her yeni doğan gün ile birlikte;hiç beklemediği yerlerden tekrar tekrar sınar.İşte bu sebeple yaşam boyu,hiçbir olay ve kişi hakkında büyük cümleler kurmamak lazım.Zira, günün birinde o küçümseyerek baktığınız yerde kendinizi bulabiliyorsunuz.Ne yazık ki Sarp,yaşadıklarından en ufak ders almamış.Hala Arif ile uğraşma ve onu aşağılama peşinde.Zaten, Saray Apartmanı'na gelişi de ayrı bir olay.Aslına bakarsanız, Sarp'ın bu hamlesi iki karakter arasındaki olanca açıklığı ile tekrardan gösterdi seyirciye.Çünkü, aynı durumda Arif olsa; o,böyle bir şey asla yapmazdı.İşte, Arif ile Sarp arasındaaki esas fark bu.
Türk toplumunun en büyük hastalıklarından biri,kesinlike ön yargı.Kendimizden sosyal statü,yaşam tarzı vb konusunda farklı birini gördümüzde hemen yapıştırıyoruz kafamızın içindeki etiketleri.Ne de olsa,konuşmak kolay,yaşamak zor.Ceyda, binbir zorluk yaşamış,hala da yaşamaya devam eden çok özel bir karakter.Üzerine basıp geçtiği binlerce hayal kırıklığına rağmen yine de ''kendi olmak''tan asla vazgeçmemiş biri.Ama ne yazık ki, dizi boyunca yüzü hiç gülmeyenler arasında.Daha da uzun bir süre güleceği yok anlaşılan.Baksanıza, ne Emre ne annesi rahat veriyor.EMEKLERE SAĞLIK

12 Mayıs 2019 Pazar

İNANÇLARIMIZI TAZELEME ZAMANI-ERKENCİ KUŞ 41.BÖLÜM

Aşk da tıpkı insanlar gibidir.Canlıdır.Kimi zaman yorulur ve yıpranır.Bu yorgunluk ve yıpranmanın sebebi bazen o aşkın tarafları bazen üçüncü kişiler de olsa ayrılığın yükü ve hüznü her daim seven kalplere kalır.Seven,sevdiğinden ayrı düştüğünde ruhu günden güne yaşlanmaya başlar.Öyle ki aylar sonra kişi kendine dönüp;kendsiyle yüzleştiğinde artk bambaşka biri olduğu gerçeği bir düşman gibi dikilir.Şu an Sanem'in ve Can'ın mevcut durumu tam olarak böyle.Birbirlerinden ayrı geçirdikleri son bir yıl hakkında fazla bilgimiz yok.Neler yaşadılar? Ne yaptılar? Ancak, bilinen bir şey var; hem Sanem hemde Can, bu süreçte gün be gün damla damla eksilmiş.Yanlızlaşmış.Bunu uzun uzun ayrılık sahnesi izlememiş olmamıza rağmen;sahnelere işlenmiş dialoglardan ve mimiklerden çok rahat anlayabiliyoruz.Elbette bunda Can Yaman ve Demet Özdemir'in muazzam oyunculuklarının etkisi tartışılmaz.Ama o masalsı senaryonun hakkını teslim etmek lazım.Zira,özellikle son iki haftadır,hiçbir sahneyi izlerken zerre sıkılmıyorum.Teması,''ayrılık''olan bölüm izlerken bu pek rastladığım bir durum değil.O kadar iyi yazılıyor ki sahneler,aşkın en saf hali olan ayrılığı dahi izlemek hafif buruk da olsa keyif veriyor.Dilerim,hep böyle anlam ve duygu dolu sahneler izleriz.
İnsan sevdikçe iyileşir.Yaralarını ancak sevgi ile sarar.Hayatı boyunca,yolu sevgiye hiç düşmemiş insanlar;kalplerindeki kötülükle mücadele edemez.Ve eninde sonunda ona teslim olur.Dün izlemiş olduğumuz bölümde şunu anladım ki;Hüma'da bu insanlardan biri ve bunun geri dönüşü yok,ne yazık ki.Yürütemediği evliliğinin ve içinde düştüğü durumun faturasını hiç olmaması gereken bir şekilde; çocuklarına ama,en çok Can'a kesmiş ne hikmetse.Sanırım Türk tv tarihinin görüp görebileceği en bencil anne karakterlerinden,Hüma.İyi ki Can ve Emre'nin başında, Aziz varmış. Aksi halde nasıl insanlar olurlardı?Bunu düşünmek dahi istemiyorum.
Kötü insanın,eninde sonuda kendisini bulur.Hayatım boyunca buna inandım.Ve hala da aynı fikirdeyim.Bu sebeple,Yiğit konusunda kafam çok rahat.Sizin öyle olsun bence.Çünkü suyu fazlasıyla ısındı.Bu yaptığı hamle ile bir odunda kendisi atmış oldu ateşine durum bu.Ben, Can'ın kamera kayıtlarını oraya bıraktığını düşünmüyorum.O,sadece bandanayı almak için girdi.Önümüzdeki bölüm,bu olay aracılığıyla,Sanem'in buzları erir belki.Kim bilir?EMEKLERE SAĞLIK.

11 Mayıs 2019 Cumartesi

SEVDA GÖNÜLLÜ YANMAKTIR-HERCAİ 9.BÖLÜM

Sevda,dünyanın en mucizevi duygusudur.Yüreğe düştüğü ilk andan itibaren tüm kötüleri silip;atar oradan.Kalbi,adeta bir cennet bahçesine çevirir.Sonsuz huzur ve mutlulukla dolup;taşar insan.Ancak sevdaların bu benzersiz duyguya erişebilmesi için iki sevdalının geçmesi gereken yollar ve atlatması gereken engeller vardır.Sevdalar değişse de bu hiç değişmez.Çünkü,gerçek sevda,ondan gelecek acı ve kedere de kalbinin kapılarını sonuna kadar açmak,ateşe elini korkusuzca uzatmaktır.Kalbine onun tarafından açılmış yaraları yine onunla sarmak istemektir.Her masalın bir imkansızı vardır.Masalın kahramanları tüm hikaye boyunca o,imkansızı mümkün kılmak için uğraşır,durur.Hercai'inin imkansızı da hiç şüphesiz,Reyyan ve Miran'ın kalplerine sığmayan sevdaları.Tüm kavgaların,kargaşanın ortasında;çölde açmış iki çiçek kadar eşsiz görünüyorlar.Yaşanmış onca şeye rağmen;hala bu denli derinden sevebilmek,muazzam bir şey.Hercai'de her bölümü,bir önceki bölümden daha çok beğenmek;benim için gelenek haline geldi.Ama bu bölüm,gerçekten efsaneydi.Her sahne,ilmek,ilmek işlenmiş.Hep söylüyorum,''insan sevdikçe iyileşir''diye.Miran bu sözün canlı örneği oldu,bence.Reyyan'ın sevdası kalbine düştüğünden beri,daha yumuşak kalpli ve naif birine dönüştü.Yani en azından,Reyyan'a karşı öyle.Ondaki bu değişim,sevdasının büyüklüğünün en kuvvetli kanıtı.Bu bölüm,gözlerindeki hüzün,özlem ve endişe de hep,''Reyyan'' vardı.
Her ne kadar aksini söylesede Reyyan'da da durum pek farklı değil aslında.Onun ağzından,''Miran''
için çıkan her,''Git''kelimesinde kocaman bir ''Kal''saklı.Ancak,yaşadığı hayal kırıklığı öyle derin ki,haklı olarak yeniden güvenmeye korkuyor.Objectif olarak baktığımda sonsuna kadar hak veriyorum.İki kişi arasında güven köprüleri bir kez yıkılmışsa;onları yeniden kurmak,sonsuz sabır ve özveri ister.Miran için zaman,sabır zamanıdır.Ancak sabırla,Reyyan'ın kalbini yeniden kazanabilir.Aksi pek mümkün görünmüyor,özellikle de Gönül ve Azize faktörü varken.Zira saplantı konusunda tek rakibi kendileri.Onlar,hikayede var olduğu sürece Reyyan ve Miran'ı huzursuz etmek için ellerinden geleni hatta fazlasını yapacaklardır.

Bu sebeple,onlarla ancak sabırla mücadele edebilir,Miran.Öfke bir arpa boyu yol aldırmadığı gibi gerçekleri görmesini de engelliyor.Bakınız,kendi bıçaklama potansiyeli olan birinin,evli olduklarını söyleyebilme ihtimali;normal şartlarda son derece olası.Ama, Miran öfkesinden bunu dahi göremiyor.Yazıyı bitirmeden önce,son sahne ile ilgili birkaç cümle etmek istiyorum.Şöyle ki Miran'ın davranışını eleştirenler olmuş.Normal şartlar altında bende size katılırdım.Ama,maalesef şartlar normal değil.Reyyan'ın büyüdüğü ev içindeki ortamı,ve kişi davranışlarını biliyorsunuz.Yazmama gerek yok.Mevcut durumda her ne kadar yanlış dahi olsa;Miran'ın Reyyan'ı o cehennem çukurundan çıkarmasının başka yolu yoktu.Eğer; böyle bir yol olsa asla böyl davranmazdı,eminim.Şahane bölümdü,emeklere sağlık.

9 Mayıs 2019 Perşembe

BULUTLARDAN YERE ÇAKILMAK-KUZGUN 13.BÖLÜM

Her insan,kalbinde görünür ya da görünmez yaralarla yaşamaya devam eder.Kimileri yaralarını korkusuzca gösterirken,kimileri ise güvensizlik çukuruna düşmekten deli gibi korktuğundan ustaca saklar yaralarını.Bu yaraların tek ilacı sevmektir.İnsan,ancak severek iyileşir.Kuzgun geçmişinde yaşadıkları ve bu sebeple insanlara duyduğu güvensizlik hepimizin malumu.Kalbi zamanında öyle derinden kırılmış, yaralanmış ki yıllar geçsede o yaraların izleri hala varlığını koruyor.Sırf bu yaralar yüzünden Kuzgun tüm sevdiklerine ama en çokta Dila'ya karşı hep mesafeliydi.Dün akşam izlediğimiz bölümde Kuzgun,Dila'ya karşı uzun bir aradan sonra tüm duvarlarını kaldırdı.Birine güvenmek,dünyanın en zor duygularından bir tanesidir.Üstelik çocukluk yıllarında bununla ilgili bir travmanız varsa güvensizlik çukurundan çıkmak çok daha zor olur.Kuzgun,tüm zorluklara rağmen bir kez daha güvenmeyi seçti.Bu andan itibaren ikili arasında birkaç zaman durdu.Kuzgun ve Dila arasındaki tüm duyguların bunca aradan geçen yıllara rağmen hala ne kadar canlı olduğunu gördük.
Affetmek çok önemli bir davranıştır.Büyütür,olgunlaştırır, insanı.Geçmişinizdeki tüm kötü anılarınız ile vedalaşmanızı ve yeni başlangıçlar yapmanızı sağlar.Hikayenin başından bu yana;Kuzgun'u hep köşeli tarafları ve sert halleri ile gördük.Oysa onun içinde hala küçücük bir saklı.Sadece daha fazla yaralanmamak adına;onu kalbinin derinliklerine kapatmış.Dila'yı her gördüğünde;o çocuk sanki yeniden nefes almaya başlıyor.Kuzgun'un dün akşam izlemiş olduğumuz bölümde Dila'ya doğru attığı kocaman adım,karşılıksız kalmadı.Ve ikili birkaç saatliğine de olsa tüm sorunlardan sırıldı.İnsan birini çok sevdiğinde,kalbini ondan gelebilecek her duyguya da sonuna açar.Hayal kırıklığı bu duyguların içinde yakıcı ve yıkıcı olanıdır.Kuzgun Dila'nın geçmişteki affetti.Ancak,tam ona her şeyiyle güvenmişken;öğrendikleri Kuzdil arasındaki tüm güzellikleri soldurdu.Kuzgun bu öğrendiklerini kolay unutmaz.Anlayacağınız,bize yine ayrılık ve hüzün düşer.EMEKLERE SAĞLIK.

8 Mayıs 2019 Çarşamba

GÖZDEN KAÇIRDIKLARIMIZ-KADIN 61.BÖLÜM

İnsan,tüm hayatı boyunca mutlu olmak çabalar,durur.Gün sonunda ise birçoğumuzun payına mutsuzluk düşer.Arif ve Ceyda ikilisi de payına sürekli mutsuzluk düşenlerden.Bu konuda kaderleri gerçek anlamda ortak.Özellikle iki karakteri bu bölüm hayranlıkla izledim.Arif ve Bahar'ın yaşanılanlardan sonra geldiği durum malum.Ancak,tüm kırıklıklarına rağmen çocuklara davranışında en ufak bir değişiklik olmadı.Bu bile ne kadar özel bir karakter olduğunun göstergesi.Düşünüyorum, Sarp ile yer değiştirmiş olsalar;Sarp aynı şekilde davranabilir mi?Çok merak ediyorum.Nacizane fikrim,davranamayacağı yönünde.Zira,hiç onun kalemi işler değil bunlar.Tarlabaşı'na gelişi ve Saray Apartmanı'na yerleşmesinin temelinde de ne yazık ki hırs var.Şahsen fazla kalabileceğini sanmıyorum.Çünkü bugüne kadar alıştığı konfordan çok uzak.Bahar ile yolları ayrıldığından beri ikisinin hayatında da çok şey değişmiş.Artık aynı noktadayken bile farklı yönlere bakıyorlar.Tüm bunları Arif ile Bahar yeniden birlikte olsun diye söylemiyorum.Sakın yanlış anlamayın.Benim yapmaya çalıştığım şey,bir durum tespiti.Hoş bunca olandan sonra Arif ile Bahar'ın yeniden birlikte olabileceklerine inancımda sıfırlandı,o ayrı bir konu.
Gerçek dostluk nedir? Ya da daha doğru bir ifade ile gerçek dost diye kime nedir?İnsan hayatı boyunca,zorluklar karşısında defalarca tökezler.Bazen,bu zorluklar sırtına yük olur.Gücü tükenir.İşte böyle zamanlarda,ona uzanacak bir dost eline ihtiyaç duyar.Bana sorarsanız,Saray Apartmanı'nın büyüsü de buradan geliyor.İnsan her seyredişinde o eski dostlukları,anımsıyor.Yaşanılanların ayrı düşürdüğü Ceyda ve Bahar nihayet barıştı.Ben onlara''Can Kardeşler'' diyorum.Öyle sahiciler ki insana mutluluk aşılıyorlar insana.
EMEKLERE SAĞLIK...

5 Mayıs 2019 Pazar

AŞKIN İKİNCİ YARISI-ERKENCİ KUŞ 40.BÖLÜM

Her aşkın kendine özgü bir hikayesi vardır.İçinde saklı sır odaları,engel ve engebeleri...Hiç beklenmedik yerde çıkar aşıkların karşısıına savurur bambaşka diyarlara.Büyük aşklar içinde ayrılığı saklar.Bu ayrılık aşklar daha da büyür olgunlaşır.Zaten asıl önemli olan sevdiğin insan ile mutluluk kadar;mutsuzluğa da ortak olmayı göze alabilmektir.Ayrılık acısı gibi,dünyanın en sert ve yakıcı duygularından birine bile;kalbinin kapılarını sorgusuz sualsiz açabilmektir.Çünkü,eğer hissedilen duygu gerçek ise aradan yıllar da geçse yine aynı noktada.Tıpkı, Can ve Sanem gibi...Erkenci Kuş'taki değişiklikler hepimizin malum.Normal şartlarda, hikayenin büyüsünü bozuduğuna inandığımdan;bu tip köklü değişiklikleri pek sevmem.Ancak,yaşanan değişiklikler Erkenci Kuş'a öyle iyi gelmiş ki,bölümü izlerken gözlerimi ayıramadım.Geçen bir yıl ardından,neredeyse her şey değişmiş.Değişmeyen ve ne yaşanırsa yaşansın değişmeyecek olan;Can ve Sanem'in arasındaki mucizevi aşk.40.bölümün ilk sahnesi ile birlikte o eşsiz masal dünyasına yeniden giriş yaptık.Özlemişiz değil mi?Yaşanan bir yıllık ayrılık boyunca, Can ve Sanem'in ayrı geçen her günde nasıl yavaş yavaş eksildiğini,ıssızlaştığını daha ilk sahnedeki bakışlardan gördük.Ne güzeldi,ne özeldi.Özellikle Sanem'in Can'dan sonra nasıl yeniden doğduğunu;daha doğrusu nasıl kimsesiz ve yapayalnız kaldığını görmek gerçek anlamda içimi acıttı.Uzaktan bakan biri,ona hayatın tüm güzelliklerini sunduğunu söyleyebilir.Ancak, karaktere yakından bakıldığında;tüm güzellikler içinde ne kadar mutsuz olduğunu ve karanlıklara gömüldüğünü görüyorsunuz.
Tüm olanlara ve Can'ın aniden karşısına çıkmasına suskunluğu bu yüzden.Bu suskunluk,onu ayrılık sürecinde ayakta tutmuş.Eksik kalan cümlelerini ve hayallerini kalbine kilitleyip devam etmiş yoluna.Gücünü acısından almış bir nevi.Bu sebeple bir süre daha Can ve Sanem arasında ayrılık rüzgarlarının esmeye devam edeceğini düşünüyorum.Zira bu iklinin kalbinde açılan yaralar,her ne kadar birbirlerini hala çok sevselerde öyle kolay kapanacak türden değil.Biraz zaman lazım.Sizi bilmem ama ben,dizinin bu yeni halini çok sevdim.Bölümde eski Türk filmlerinin o, samimi tadı vardı.Belli ki çok emek verilmiş.Ben,şimdiden sabırsızlıkla 41.bölümü bekliyorum.EMEKLERE SAĞLIK...

4 Mayıs 2019 Cumartesi

AYRILIK SEVDALI YÜREKLERİN HAZAN MEVSİMİDİR-HERCAİ 8.BÖLÜM

İnsan bir kere sevdaya düştüğünde;yeryüzünde yalnız o ve sevdasının sahibi kalmış gibi hisseder.Ondan ayrı kalmak kalbine,ruhuna hazan mevsimini getirir.Şu gök kubbe altında nefes alacak yer bırakmaz insana.Hele ki bu ayrılığın sebebi,sevda yarasını kalbinde bir mühür misali taşıyan sevdalı kalplerden bir tanesi ise.İşte o zaman yüreklere hiç dinmeyecek bir hazan çöker.Bundan sonra nereye gitsen,ne yapsan boştur.Sevdalı yüreklere,tekrardan ilkbaharı,yazı getirecek olan yalnızca sevdiğine kavuşmaktır.İnsan hayatı boyunca,ona öğretilen davranışlar ve sevdiklerinden ona miras kalan hatıralar ile bir yol çizer kendine.İşte bu sebepten çocukluk yıllarında öğrendiği iyi veya kötü her duygu ve davranış,o insan için çok önemlidir.Bakınız,Miran...Yıllar boyu Azize'nin kötülük ve nefret tohumlarını düşüncesizce savurduğu,hunharca nefret ektiği bir kalp ile büyümek zorunda bırakılmış bir adam.Üstelik,Azize'nin anlattığı masal baştan aşağa kurgu ne yazık ki.Yani yaptığı tüm kötüler bir tarafa,Miran'ı yıllarca koskocaman bir yalan ile büyütmüş.Miran'ın da Reyhan'ın da içine düştüğü bu dipsiz çukurun en büyük sorumlusu Azize.İnce ince işlediği intikam planı ile hem Dilşah ve Hazar'dan hemde doğduğu için Miran'dan intikam almış olacak.Üstelik kendisi hiçbir şey yapmamış olacak.Hep söylüyorum,''Çocuklar ebevenylerinin aynasıdır''diye.Bu yüzden onlara ne söylediğiniz ve neler öğretiğiniz hayati öneme sahiptir.Önmüzde bununla ilgili çok şahane iki örnek var.Miran ve Gül Hanım...
Aslında her ikisi de aynı soydan.Ama hayata karşı duruşları birbirinden ne kadar farklı.Elbete bunda Gül'ün yaşının henüz çok küçük olmasının  etkisi var. Ama benim kastetmek isteğim o değil.Şöyle ki Miran'da bir zamanlar tıpkı Gül gibi masum bir çocuktu.Tamam yaptıklarından çok pişman oldu.Lâkin bu pişmanlık yaptıklarının ve Reyyan'ın yaşadıklarının etkisini azaltmıyor maalesef.Dünyayı ve insana dair tüm duyguları çocukların gözünden görebilmeyi çok isterim.Çünkü çocuklar insanları ve olayları perdesiz ve en berrak hali ile görüyor.Büyüklerin ise sahibi olduğu ön yargılar ve hırs, kin gibi çeşitli duygular gözlerine perde çekip,gerçeklerin görülmesini engelliyor.Aslında Miran,Gül ile biraz daha fazla geçirse Azize'nin tüm yaptıkları boşa çıkar.Ben bu ekibi sevdim.İşbirliklerini sonuna kadar destekliyorum.
Sevdiğinden ayrı düşmek,çıkmaz sokaklarda yolunu kaybetmek gibidir.Kimsesizliktir.Derin bir yalnızlıktır.Ancak ayrılık sevdalarında en hakiki ilacıdır.Zira ayrılık zamanında, insan ne kadar uğraşırsa uğraşsın,ne kedinden ne de hissettiklerinden kaçamaz.Çünkü,sahibi sevdiği olan,o kalp,içinde atmaya devam eder.Ve her gittiği yere kendinden daha doğrusu sevdiğinden bir şeyler götürür.Her nefes alışında,sevdiğini hatırlatacak bir neden bulur.Ve kader eninde sonunda seni olman gereken yere,sevdalının yanına geri getirir.Bu süreç sevdalıları da sevdayı da olgunlaştırır ve büyütür.Tıpkı Miran ve Reyyan'ın hikayesinde olduğu gibi.Miran bu azimle giderse,Reyyan'a çok yakında affettirir kendini.Ama tabii öncelikle,şu Gönül mevzusunu eğrisi ve doğrusu ile anlatmalı.Olabilecek tüm güzellikler ancak ondan sonra gelir.Şahane bir bölümdü,emeklere sağlık...

2 Mayıs 2019 Perşembe

GEÇMİŞİN İZLERİ-KUZGUN 12.BÖLÜM

İnsan geçmişi ile var olur Geçmişte yaptığı iyi ya da kötü davranışların izlerini bir ömür boyu kalbinde taşır. Bu izler sayesinde zamanla şimdi olduğumuz kişiye dönüşürúz.Hayat yolculuğumuzun çakıl taşları tecrübelerimizdir.Bu nedenle, biz görmek istemesekte orada dururlar. Kuzgun ve Dila'nın çocukluktan bu yana devam eden ortak hikayesinde de sayısız çakıl taşı mevcut. İnsan hata yaparak; doğru yolu bulabilen ender canlılardan. Ancak, yapılan bazı hatalar sadece kendimizi ve hatanın muhatabını değil; bir sürü kişiyi etkiler.Tıpkı bir zamanlar Rıfat'ın Yusuf'a karşı yapmış olduğu kötülükte, Dila'yı maşa olarak kullanması gibi. Rıfat'ın Dila'yı kullanarak yaptığı hamle Kuzgun ve ailesi için gerçek anlamda deprem etkisi yaratarak o günlerini yerle bir etmiş. Yaşanan olaylar zaten hepimiz tarafından biliniyor. Ama, bana kalırsa; bizim bildiklerimiz, sadece buz dağının görünen kısmı. Zira her yeni bölüm ile birlikte Kuzgun'un geçmişinde eksik kalmış bir parça tamamlanıyor.  Bu durumun Kuzgun açısından son derece sarsıcı sonuçları olduğu ortada. Zira, her yeni yüzleşme beraberinde aydınlanmamış başka soru ve sorunları getlriyor.Kuzgun süreç boyunca bir taraftan geçmişteki kırıklarını tamir etmeye çalışırken; diğer taraftan da geçmişin izlerini sürmeye çalışıyor.
Tüm bu karmaşa yetmez gibi bir de Dila'nın yaptıkları var tabii. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki Dila'nın kızgınlık ve öfkesinin, Kudret ile anlaşma yapana kadar, benim gözümde son derece haklı gerekçeleri vardı. Kuzgun'un onu düşürdüğü durumdan dolayı çok üzülüyordum. Fakat bu bölüm bir şey farkettim. Dila'nın Kudret ile yaptığı anlaşmadan sonra söylemesi gerekenleri söylerken sesi dahi titremiyor.Tamam, kabul Kuzgun'a çok kızdı.Ama bu kadarı da fazla geliyor bana. Neticede karşısındaki kişi sevdiği adam. Çünkü eninde sonunda Kuzgun gerçekleri öğrenecektir.  Üstelik Kuzgun şimdiye dek hiç şüphelenmemiş olsa bıle, Bora'nın ölmeden önce söylediklerinden yola çıkarak; bir şekilde Dila-Kudret işbirliğini öğrenmesi hiç de zor değil. İşte tam da bu yüzden, tüm bu olanlardan en az hasarla sıyrılmak için Dila'nın her şey bittikten sonra Kuzgun ile konuşması lazım.Aksi halde Dila ve Kuzgun arasında kapanması oldukça güç mesafeler açılır.  Ancak Kuzgun'u  kaybetme korkusu nedeniyle bunu yapmaya cesaret edebileceğini hiç sanmıyorum.EMEKLERE SAĞLIK, GÜZEL BÖĹÜMDÜ.

1 Mayıs 2019 Çarşamba

KARŞILIKSIZ SEVDA, KALBE YÜKTÜR_KADIN 60.BÖLÜM

Sevmek, en kuvvetli ilaçtır. Eğer, karşılıklı ise tüm dert ve sıkıntıları çözme kuvveti verir insana. Sevdalı insan dünyayı bile farklı görür.Ancak, ne yazık ki her sevdaya düşen; gerçek anlamda sevdasına karşılık bulabilecek kadar şanslı olmuyor. Bakınız, Ceyda ve Arif...Özellikle Arif bizi sevdası ile mest etti. Sevgisini sadece yaşama şekli değil; gösterme biçimi de öylesine hassas ve naifti ki onun sevdasının büyüsüne hep birlikte kapılıp gittik. Sonrası çok sağlam bir hüsran oldu maalesef. Zira,"Kadın" hikayenin en başında zor şartlar altında iki çocuğuyla var olma çabası içerisindeki bir kadının hayattaki yolculuğunu bizlere anlatan çok özel bir işti.Ancak, şu an geldiğimiz noktada gördüklerim beni son derece üzdü Ve görünen o ki üzmeye devde edecek gibi.
Hem Arif'in hemde Ceyda'nın içine düştüğü durum malum. Arif tüm olgunluğu ile acısını ķalbine gömerken; Ceyda tam olarak ondan beklediğim gibi davrandı.İyi ki de öyle yaptı. Zira, Emre'nin söyledikleri hiçbir kadın için yenilir yutulur cinsten değil. Ne yalan söyleyeyim, Emre'den bu derece saygı yoksunu bir tepki hiç beklemezdim, Şirin ile boşuna ayrılmışlar. Aslında tam birbirlerine göreler.Emre'ye  Şirin gibi tek ayak üstünde elli tane yalan söyleyebilen biri lazımış. Bunu öğrenmiş olduk. Bundan sonraki süreç, Arif için çok daha zorlayıcı olacaktır eminim. Zira artık Sarp'ta mahallede.Mevcut durum sebebiyle artık ARBAH için hiç umudum kalmadı. Ama en azından Arif'in kendine yeni bir yol çizdiğini görmek istiyorum. EMEKLİ SAĞLIK.