27 Şubat 2018 Salı

Kahramanlar da Can Verir-Siyah Beyaz Aşk 19.bölüm

Ölüm,bileti her daim cebimizde olan zamanı belirsiz bir yolculuk aslında.Fakat;zamanı belirsiz olduğundan biz insanoğlunun kolayına geliyor bu gerçeği hasır altı etmek .Bana sorarsanız, işte tam da bu belirsizlik bizi hayatı ve çevremizdeki sevdiğimizi iddia ettiğimiz insanları örseleyerek sevmeye itiyor.Bunun nedeni ölümün,her an hepimiz için var olduğunu unutmaktır, bana göre.Şimdi diyeceksiniz ki, sürekli olarak ölümü düşünerek yaşanır mı?Elbette böyle bir durum hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan olanaksız.Benim ifade etmek istediğim şey,hayatımızın demirbaşı insanların değerini henüz onlar hayatta iken ve biz onların yokluğu ile sınanmamışken,değerlerini bilmek
Özellikle kardeşleri ile iyi iletişim kurabilmiş çocuklar için anne,baba acısından sonraki en şiddetli acı kardeş acısıymış.Çünkü;anne, babaların ardından onlar da gittiği vakit hayat,artık sizi çocuk olmaktan tamamıyla büyümek zorunda bırakıyor.Siyah Beyaz Aşk'ta dün akşam izlemiş olduğumuz,bölüm tam da bu konu üstüne giderek,Aslı üzerinden bize kendimizi ve aile ilişkilerimizi sorgulattı.Birce Akalay Aslı'nın kardeşi acısını öyle saf ve sahici hissettirdi ki oyuncuğuna söyleyecek kelime dahi bulamıyorum.Cem'in ani gidişi Aslı'yı sonunda hiçbir ışık görmeyen karanlık bir tünele sürekledi.Sevdiğniz birini kaybettiğiniz ilk dakikalarda hissettiğiniz acı kolaylıkla tarif  edebilecek türden değildir.O,ilk anda hissetiğiniz acı ile baş edebilmek için kendiniz bir süreliğine bilinçli olarak tüm hislerinizi adeta dondurursunuz.Ama bir an gelir, karşınıza onun sevdiği bir yemek dinlediği bir müzik çıkar.İşte tam saniyede duygularınnız tüm zırhlarını indirir,birinin omzunda döktüğünüz iki damla gözyaşı en etkili ilaçtan daha tedavi edicidir.Cem'in ani gidişi beraberinde pek çok çetrefil getireceği gibi,Ferhat-Yiğit-Gülsüm ilişkisi açısından da yara bandı niteliğinde olacak gibi hissediyorum.Nihayetinde Ferhat,kardeş acısının ne kadar yakıcı ve yıkıcı bir şey olduğunu Aslı'da gördü.Bundan sonrası için özellikle Gülsüm'e dört elle sarılacaktır.Bölümü daha sonra detaylı izlediğimde şunu fark ettim.Cem'i öldüren bir kadın, evet ama ben bunun AYHAN ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum.Ama şu bir gerçek diziye çok sağlam bir kötü geliyor.Bakalım haftaya neler olacak?Çok merak ediyorum.EMEKLERE SAĞLIK.

22 Şubat 2018 Perşembe

Tahir'in Kayıp Nefes'i-Sen Anlat Karadeniz 5.bölüm

Çocukluğumuzdan bu yana bizlere anlatılan hiçbir veya aşk hikayesinde,kahramanlar birdenbire gül bahçesinin içine düşüp yaşamazlar aşklarını.Bu aşkın yaşanabilir hale gelebilmesi için öncelikle;kötü kalpli cadıların ve ağzından ateş saçan ejderhaların yenilmesi gerekir.İşte tam da bu yüzdendir bu masallar ve efsanevi aşk hikayelerinin benzerleri arasından sıyrılarak günümüze kadar neredeyse hiç bozulmadan,sapasağlam gelebilmesi.Çünkü;ancak ağır savaşlar ve darbelerden sonra yara bere içinde de olsa ayakta kalabilen aşk hikayeleri, ''gerçekten'' aşk hikayeleridir.Aksi durum son derece sıradanlaştırır bu hikayeleri benim gözümde.Bir düşünsenize,''Leyla ile Mecnun'' arasında kolay bir kavuşma yaşanmış olsaydı,hikayenin bugün bizlerde bıraktığı etkiden söz edebilir miydik?Güçlü aşk hikayeleri büyük olaylarla sınanırmış...

Bu nedenle Sen Anlat Karadeniz'i izlerken biz seyircilerin;bir parça daha sakin ve sabırlı olması gerektiği düşüncesindeyim.Netice itibariyle ''Sen Anlat Karadeniz'' Nefes'in karanlık dünyasından kurtulup kendini yeniden var etme yolculuğu yanında içinde güçlü bir aşk hikayesi de barındırıyor bunu da unutmamak lazım.Kaldı ki şu an ki şartlardaki Türk dizilerini baz alırsak eğer;hikayemizin son derece hızlı bir ilerleyeşinin olduğunu söylemek hiç de yalnış olmaz bana kalırsa.

Türk dizi seyircileri olarak genellikle alışık olduğumuz karakter özelliklerinde kötü karakterler sinsilik derecesinde zeki iken her ne hikmetse iyi karakterlerde bunun tam tersi salaklık derecesinde saf olurlar.Ve doğrusunu söylemek gerekirse bir seyirci olarak sürekli aynı denklemle karşılaşmaktan son derece rahatsızım.Televizyonda izleyeceğim yapımları seçerken özellikle beni bu konuda ters köşeye yatırabilecek işleri tercih etmeye çalışıyorum.Dün akşamki izlediğimiz böümde Nefes tam da  böylebir hamle yaparak Vedat'ın tüm planlarını suya düşürdü. Nefes,dördüncü bölümde Tahir'in zor zamanlarda haberleşmek verdiği telefon aracılığıyla Tahir'e sesini duyarmayı başardı.Tahir'in duydukları altında ezilişi,pışmanlığı ve çaresizliği, Nefes'in Vedat'ın karanlık çukurundayken dahi Tahir'in onu kurtaracağına dair umudunu hep koruması,işte gerçek aşk bu dedirtti bana.Çünkü benim nazarımdaki gerçek aşkın ağızdan çıkacak sözcüklere hiç ihtiyacı yoktur.Onun seni ne kadar sevgidiğini anlayabilmek için sesinin tonu ve sana bakarken gözbebeğinde oluşan paraltı yetelidir.Ki Tahir arada sırada hödüklük yapsa da bu konuda kendini çoktan kanıtladı.Eğer şimdiden Sen Anlat Karadeniz'in en sevilen sahnelerini sıralamaya başlarsak birinci sırayı alacak ve daha zaman oradan inmeyecek sahne hiç tartışmasız,Tahir'in Vedat'ı uçan tekme  ile havada savurup;adeta dayak manyağı yaptığı sahne olur.Şimdi ne yalan söyleyelim,Tahir'in Vedat'a her vuruşunda seyirciler olarak içimizin yağları şöyle bir eridi.Söylemeden geçmeyeyim,Vedat'tan tiksindiğim su götürmez bir gerçek lakin,Mehmet Ali Nuroğlu oyunculuğuna,her geçen bölüm beni biraz daha hayran bırakıyor.Oyunculukta farklı roller, canlandırmak önemlidir,elbette ama bazı karakterler tam bıçak sırtıdır,kötülüğünü biraz abartırsan komikleşir,biraz parça azalatırsan istenenin tam aksi karakteri yumuşatmış olursun.Mehmet Ali Nuroğlu bu dengeyi öyle kususuz ayarlamış ki karakterle alakalı gözüme batan hiçbir şey yok.Gelgelim son sahneye,şunu baştan kabul edelim,insanoğlu zaafları olan bir varlık ancak Mustafa'nın yaptığı son hamle bana kalırsa öyle sıradan bir zaaf değil,kardeşini korumak adına küçücük çocuğu cani ruhlu birinin eline teslim etmek olsa olsa vicdan körelmesidir ki onun da hakkından bir tek Asiye gelir...EMEKLERE SAĞLIK

20 Şubat 2018 Salı

Yol Ayrımı-Siyah Beyaz Aşk 18.Bölüm

Sanırım,bu hayatta ruha en iy gelen ilaç ''AŞK''.İnsan ruhundaki tüm yaraları derinliği ne olursa,tedavi edebilen tek ilaç.''Ferhat Aslan'' karakteri,Aşk'ın bu iyileştirici gücünün en güzel örneklerinden.Zira ilk bölümlerde izlemiş olduğumuz, ''Ferhat Aslan'' ile şu an izlediğimiz karakter bambaşka iki insan gibi.Ferhat'ın bazı özelliklerini tamamıyla törpüleyebilmesi için daha uzun bir yol var Aslı ile önlerinde.Ama tabii bunun olabilmesi Namık'ın yüzündeki makenin düşmesi ile mümkün.Eğer;Namık'ın iyi bir oyun kurucu olduğundan, bu süreçte bizlere bolca sabır gerekecek.Şahane geçen iki gün sonunda ASLI VE FERHAT yeniden malikaneye döndü.Onların dönüşüyle birlikte geride bir süreliğine de olsa geride bıraktıkları sorunlar hiç vakit kaybetmeden kar topu misali üstlerine gelmeye başladı.Ferhat,Gülsüm konusunda ben her hafta biraz daha şaşırtıyor.Siyah Beyaz Aşk'ın beni en derinden etkileyen özelliği de bu galiba,vermek istediği hiçbir mesajı seyircisinin gözüne sokmaması...
  İnsan hayatının bazı dönemleri,beraberinde keskin yol ayrımlarını getirir.Önünde çok ama çok çetrefilli iki yol ve bu iki yolun sonunda da seni beklemekte olan bambaşka çıkmazlar vardır.On sezinci bölüm itibariyle Aslı'nın durumu tam olarak bu, şu sıralar.Her kadının hayalidir,babası veya varsa erkek kardeşinin,sevdiği adamla iyi anlaşabilmesi.Ama malesef Aslı bu konuda son derece bahtsız.Cem ve Ferhat sadece kişilik özellikkleri bakımında değil,uğraştıkları işler bakımından da taban tabana zıt iki karakter.Adeta bir bıçağın iki yüzü gibi.Ferhat ve Cem'in birbirinden bu kadar farklı olması,ikisinin hayatındaki en önemli kadın Aslı'yı doğrudan etkiliyor normal olarak.Evet,Siyah Beyaz Aşk'ın başından bu yana Aslı, muhtelif zamanlarda abisi ve Ferhat'ın arasında kaldı.Ve her türlü durumda da bir şekilde ikisi araındaki dengeyi sağlamayı başardı.Lakin bu defa her şey çok farklı.Cüneyt'in silahından çıkan kurşun,bana göre Cem'den önce AsFer'i hedef aldı.Her durum da başarılı oldu bence.Şöyle ki eğer benim tahminimdeki gibi Cem'e birşey oldu ise Aslı da Ferhat da şuçluluk duygusuyla  birbirinden uzaklaşır.Yok öteki türlü bir durum olup,Cem sadece yaralanırsa ilişkilerine abilik forsunu kullanarak her zaman yaptığı gibi kendi müdahale eder.Dünkü bölümün son sahnesi ayrılığın ayak sesleri gibi geldi bana.Umarım,yanılan ben olurum.EMEKLERE SAĞLIK.

15 Şubat 2018 Perşembe

Bazen Söyleyemediklerin Zift Olur Yüreğine Yapışır-Sen Anlat Karadeniz 4.Bölüm

Bana,Karadeniz insanını üç kelime ile tarif et, deseler kullanacağım kelimeler arasında mutlaka ''inatçılık ilk sırada yer alır.Karadeniz insanının inatçılığının dozu konusunda ''Tahir Kaleli'' başlı başını olağanüstü bir örnek bence.
Aslına bakarsanız,dizileri izlerken objectif kalmaya çalışıyorum.Ama itiraf edeyim dün akşam ki bölümü izlerken objectif kalmayı pek başaramadım.''Tahir Kaleli'' çok vicdanlı ve merhamet sahibi bir karakter.Cesurluk konusunda da Dünya markası buraya kadar her şey kabul,ama Eyşan'ın şu fotoğraf hamlesinden sonra verdiği bazı tepkiler beni şaşırtmadı dersem, yalan olur.Kızgınlığını bir ölçüde anlıyororum.Elbette; hoşlandığımız, ya da sevdiğimiz insanın geçmişinde yaşadığı ilişki veya duygusal bağlılıkların var olabileceğini ne kadar tahmin etsek de bu konuda konuşmak,bununla yüzleşmek her insanı belirli edebilir.Üstelik de kişi Tahir gibi henüz duygularıyla yüzleşememiş işe bu durum onu duygusal anlamda çok daha büyük çıkmaza sürükler,bu da ister istemez verdiği tepkilere yansır.Yani normal durumlar da böyle şeyler olabilir.Ancak;bana göre Nefes'in içinde bulunduğu koşullar ve ruhsal durumu göz önüne alındığında onunla iletişim kurmaya çalışırken dahi diğer insanlara karşı göstermiş olduğunuz özenin bin kat daha fazlasını hak ediyor.Bu açıdan bakıldığında ''Kaleli'' ailesinde Nefes'in ruhundaki yaraları sarma konusunda ''Asiye Kaleli'den daha iyisini henüz görmedim.Bana kalırsa Tahir'in ile bu iletişim mevzularında Asiye'den ders alması lazım.Ne de olsa kitap gibi kadın,oku oku bitmez.İlerleyen bölümlerde çok şahane iki Elti olacaklarına şüphemiz yok, ama bence daha şimdiden kandan olmasada candan iki kardeş oldular bile...
Hazır,Asiye'den bahsetmişken yavaş yavaş yaklaşan ''Eyşan'' tehlikesinden bahsetmezsek yalnış olur,diye düşünüyorum.Daha ilk bölümlerden Eyşan'ın,Mustafa-Asiye ilişkisi açısından büyük bir tehlike barındırma ihtimalini düşünmüştüm,aslında ancak Asiye-Mustafa Kaleli çiftini bir sahne olsun izleyip çok sahici bulan,her ''Sen Anlat Karadeniz''seyircisi gibi bendeniz de bu ihtimali derhal kafamın içinden kovdum.Lakin, dün akşam ki bölümü  izledikten sonra bunun sıradan bir ihtimalden çok daha fazlası olduğunu düşünmeye başladım.Umarım yanılıyorumdur,hoş aksi bir durum olursa Asiye'nin Eyşan'ım hakkından geleceğinden hiç şüphem yok.
Nefes'in yolcuğunun henüz dördüncü durağında olmamıza rağmen onunla ilgili her yeni bir şey fark ediyorum.Ve bundan son derece mutluyum.Sevmek,seviyorum demek kolaydır,Esas olan sevdiğinizi söylediğiniz ya da sadece hissettiğiniz insan için bir an olsun düşünmeden hangi fedakarlıkları yapabileceğinizdir,bence.Sevmek, bu yeryüzündeki en bencil duygu iken;o,nefes almaya devam edebilsin diye onu bir başkası ile bırakıp gitmeyi göze almak,gördüğüm en cesurca hareketlerden...Üstelik seni sorgusuz sualsiz bıraksın,giderken arkasına bakmasın diye de bin türlü yalnış anlamayı da kendinle birlikte bir pranga gibi sürüklüyorsun.Kendime soruyorum:Ben yapabilir miydim?Sanırım bu sorunun cevabı için uzun süre düşünmem lazım.Şahane bölüm için emeklere sağlık.Kadın'ın halinden, derdinden anlayanlara sevgiyle...



13 Şubat 2018 Salı

Masallar Diyarı'na Yolculuk-Siyah Beyaz Aşk 17.bölüm

Bir seyirci olarak tutarlı davranışlar sergileyen karakterleri severim,ancak bazı özel durumlarda karakterin sahip olduğu köşeli özelliklerin yaşadığı bazı olaylar sayesinde törpülenmesi durumu beni hikayenin gerçekliğine inandırıyor.Hele de bu karakter,''Ferhat Aslan'' gibi kendi karanlığında kaybolmak üzere iken karşısına çıkan ''AŞK'' ile değişen son derece sivri biriyse.Evet,haftadır bu değişimle ilgili küçük ip uçları alıyorduk ancak 17.bölüm itibariyle bu değişimi en net hali ile gördük.Ferhat gibi duygularını ifade edemeyen bir adamı bile tepeden tırnağa değiştiren Aşk'ın ikiz kardeşi kaybetme korkusu,sen nelere kadirsin.İnsanoğlu yaradılışından kaynaklanan bencilliği sonuna kadar kulanıp karşısındaki insanı, sabrının sonuna getirip sonrasında yaşadığı korkuyla sevdiğini yanında tutabilmek tüm gücüyle savaş veren başka türlü bir varlık.Yani tüm derdi kendisi ile.Ferhat'ın derdi ise insanoğlu'nun benciliğinin aksine kendisi ile değil,çevresindekilerle ama en çok zamanında kendisini karanlığın girdabından koruyamadığı için annesi ile içinde bir türlü bitiremediği savaşı.Yeter'i şimdiki dik duruşundan ve inatçılığından dolayı seviyorum, lakin bu durum küçük yaşta bir çocuğu hangi gerekçe ile olursa olsun Namık gibi vicdan yoksunu bir adamın insafına bırakmış olmasını anlamadığım gerçeğini değiştirmiyor.Nitekim Yeter'in zamanında yaptığı bu büyük yalnış,Ferhat'ın hayatının iplerinin bir Namık'ın eline geçmesine olanak sağlamış.İşte tam da bu sebeple Ferhat'ın ruhundaki yaralardan Namık kadar Yeter de sorumlu. Namık zaten kötü bir adam ve bu güne kadar da,Ferhat'ı bazı pis işlerinde maşa kullanarak onu çeşitli şekillerde manipüle etmeyi başarmış ta ki Aslı karşısına çıkana kadar...
Aslı'nın Ferhat'ın hayatına ani gelişiyle birlikte;Ferhat'ın ortaya çıkmasın diye sürekli baskıladığı çocuk o derin uykusundan sonunda uyandı.Aslı'nın yaptığı son hamlenin bu değişimi hızlandığı aşikar ancak;ben Ferhat'ın daha Aslı gördüğü ilk dakika itibariyle değişmeye başladığını düşünüyorum.Bizim seyirciler olarak,bunun farkına geç varmamızın sebebi,karakterin uzun süre bunu kendine bile itiraf edememesi bana göre.Dünkü akşam izlemiş olduğumuz bölüm baştan aşağı mükemmeldi.Birce Akalay ve İbrahim Çelikkol izlerken,istisnasız her hafta ''profesyonellik'' böyle bir şey diyorum.Aşk nedir?Ve kendinden umudunu kesmiş birini nasıl bambaşka biri haline getirir?Sorularına CEVAP niteliğinde şahane bir bölüm izledik.EMEKLERE SAĞLIK.

8 Şubat 2018 Perşembe

Kadın'ın Yarısı Umut İse Yarısı İnançtır.-Sen Anlat Karadeniz 3.Bölüm

Hayatın bazı dönemlerinde keskin sonuçları olan yol ayrımlarına maruz kalır insan.Ve kendisi her ne kadar aksini iddia etsede doğası gereği bencillikle donatılmış olduğundan herhangi bir tehlike ve kırmızı alarm durumunda öncelikle kendini ve çevresindeki koruma altına almak ister.Bunun yalnış bir davranış biçimi olduğunu bilsemde,evin reisi olan ve her türlü tehlikeye karşı kardeşlerini korumayı kendine görev edinmiş Mustafa Kaleli cephesinden bakınca her şey daha net anlaşılıyor.Hak vermesenizde kızgınlığınızı bir parça da olsa alıyor,böyle düşünmek.İşte Mustafa'nın ''denize düşen yılana sarılır'' misali Eyşan ile anlaşmaya kalkışması da tam olarak bu yüzden.Mustafa'nın Eyşan gibi, insanın zaaflarını kullanmayı çok iyi bilen,kimin yumuşak karnının ne olduğunu ezber etmiş birinin anlattıklarına inamasına şaşırmıyorum.

Benim anlamakta güçlük çektiğim tek kişi Tahir aslında.Çünkü;ondan başka herkesin Eyşan'a inanmayı seçmek için kendince haklı sebepleri var.Ama bir Tahir'in o kadar büyük ve anlamlı laflar ettikten sonra,Nefes ne şöylemiş olursa olsun ki bence bunları söylemek için son derece haklı sebepleri de var o ayrı,Eyşan gibi birine bu kadar sorgusuz sualsiz inanabilmesine anlam veremiyorum.Gerçi adına''AŞK'' dediğimiz Dünya'nın tüm saçma davranış biçimlerini anlaşılır kılan bu duygunun Tahir ve Nefes'in içinde bulunduğu durumu da açıklamaya yetecek gücü var.Aşk olduğunuzu çeşitli sebeplerle kendinize bile itiraf edemediğiniz zamanları düşünün.Uzunluğu kişiden kişiye değişen süre boyunca bu duyguyu olabildiğince kendinizden uzağa itersiniz.Tabii ki bununda bir sonu olacak,elbet ama biraz sabırlı olmamız gerekiyor sanırım.Netice itibariyle ''Aşk'' yüksek bir uçurumdan son hızla aşağı düşmek olduğundan,Tahir de daha az yaralanmak için can havliyle uçurumun kenarında bulduğu son ağaç dalına sarıldı.Asiye varken NefTar'a bir şey olabileceğini düşünmüyorum.O dimdik kaya gibi duruşuyla hiç tereddüt etmeden siper olur onlara.Hayranlıkla izliyorum Asiye'yi.Dileğim, zor durumdaki her kadının karşısına ''Asiye'' gibi iyi yürekli,fedakar biri çıksın.
Bu hikayeye inanabilmemiz için canla başla çalışan, can senaristlerimiz ve biricik oyuncularımız başta olmak üzere iğneden ipliğe emeği geçen herkes var olsun.Bir sonraki bölüm rotamız Gürcistan sanırım,yeni bölümde neler olacağı konusunda her geçen saniye daha da büyüyen bir merakla bekliyor olacağım yeni bölümü.

7 Şubat 2018 Çarşamba

Arafta Kalmak -Siyah Beyaz Aşk 16.bölüm

Televizyon için hazırlanan bazı işlerde, son dakika da yapılan oyuncu kadrosu ve senaryo ekibinde yapılan değişkliklerin o işe uğurlu gelmediğini düşünürdüm hep.Lakin ''Siyah Beyaz Aşk'' bana bu konuda ne kadar önyargılı olduğumu bir kere daha gösterdi.Siyah Beyaz Aşk'ın kadrosu ve senaryosunda yapılan değişiklikler nokta atışı olmuş.Aslı ve Ferhat karakteri için Birce Akalay ve İbrahim Çelikol'dan başkası düşünülemezmiş gibi geliyor yani en azından benim gözümde.Daha ilk bölümü izleyişim dün gibi iken on altı hafta geçti bile.Ve ben her geçen hafta biraz daha sabırsızlık içinde bekliyorum yeni bölümü.Türk televizyonları ''AŞK'' hikayelerini eğip büküp yeniden anlatmaya o kadar alışmıştı ki ne yalan söyleyeyim artık sade bir olarak dahi bu tarz işleri izlemek beni hiç heyecanlandırmıyordu.Ta ki karşıma ''Siyah Beyaz Aşk'' çıkana kadar...
 Aslına bakarsanız şunu söylemeden geçemeyeceğim, Siyah Beyaz Aşk'ın genel öyküsü ve ilk birkaç bölümün senaryosunu yazan Eylem Canpolat&Sema Ergenekon benim gözümde çok özel ve kıymetli iki kalem ancak;hikayelerin bazı bölümlerinde tıpkı hayatta da olduğu gibi yeni penceler açıp taptaze bir soluk almaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.Fakat Erkan Birgören'in kalemine hiç aşina olmadığımdan hikayenin nasıl ilerleyeceği konusunda hiçbir fikrim yoktu.Benim cahilliğimmiş,zira karşıma böyle muhteşem bir ''AŞK'' hikayesi çıkabileceğini hiç düşünmemiştim.Oyunculuklara zaten söylecek lafım yok, ama sanırım beni bu hikayede en fazla cezp eden şey inci gibi işlenmiş olan senaryosu.Malunuz özellikle Ferhat kapalı bir kutu olduğundan ve tek kelimelik ifade biçimi kullandığından söylediklerinin derinliği herhangi bir karaktere oranla çok daha fazla önem taşıyor.İbrahim Çelikol olağanüstü bir performans sergiliyor.İlk bölümler için karakteri fazla donuk ve soğuk bulmuştum.Ama şuan için ''Ferhat Aslan '' karakteri kafamda ve kalbimde çok başka bir yerde duruyor.Zira Namık gibi bir adamın yanında büyüyen birine göre fazla iyi bile denilebilir.On altıncı bölüm benim nazarımda şimdiye kadar izlemiş olduğunuz bölümler içerisinde temposu en yüksek olanıydı.Aslı ve Ferhat'ın ilişkisinden baştan beri fedakarlık yapan Aslıydı.Ama her insanda olduğu gibi Aslı'nın bir dayanma gücü var ve biz o sınıra çoktan gelmiştik bence.Fakat Aslı, Ferhat'a olan koşulsuz sevgisinden dolayı son ana kadar içindeki umutları hep besledi.Bunca şeye rağmen Ferhat'ın yinede boşanma kararı alması Aslı için bardağı taşıran son damla oldu.Aslı'nın son sahnede yaptığı hamle biraz sert gelebilir,bazılarınıza ben aynı fikirde değilim malesef.Kalmak çözüm olmuyorsa kısa süreliğine de olsa gitmek gerekir kimi zaman.Bu hamleden Ferhat ve biraz daha yumuşar ve en azından Aslı ile empati yapar hale gelir umarım.Şahane bir bölümdü.Emeklere sağlık.

1 Şubat 2018 Perşembe

Sekiz Yıl Sonra Alınan İlk Nefes-Sen Anlat Karadeniz-2.Bölüm

Çocuk,anne rahmine düşüp gelişmeye başladıktan sonra, anne ile çocuk arasında her geçen ay daha da güçlenen bir bağ oluşur.Nefes'in Vedat'ın süslü hapishanesindeki tüm işkencelere rağmen hala bu kadar güçlü kalabilmesine sebepte Yiğit aslında.Ta ki Tahir ile karşılaşana kadar.Bundan sonrası hem Nefes hemde bizler için yepyeni bir yolculuk.

Yaklaşık bir haftadır,Sen Anlat Karadeniz'in bu sevilmesinin ama aynı zamanda da bu derece de tek bir sebebi olduğunu düşünüyorum.Nefes her birimizin yüzüne birer ayna tuttu ve bizi görmek istemediğimiz,kendi gerçeklerimizle yüzleştirdi.Bazılarımız bu yüzleşmeden  memnun, bazılarımız rahatsız.Bir proje hazırlanırken özellikle de bu tarz anlatmak istediği bir derdi olan işler tv ekranına gelip seyircinin beğenisine sunulana kadar  bin farklı aşamadan geçerek çıkar tv ekranına.Bundan sonrası seyircinin işidir,her türlü eleştiriyi yapmaya hakkı vardır ancak;saygı çerçevesi içinde.Malesef Sen Anlat Karadeniz eleştirilirken bunun göz ardı edildiğini düşünüyorum.Fikrimi sorarsanız eğer; şiddete özendirdiğine yönelik eleştirilere hiç mi hiç katılmıyorum.Tam aksine ekip bu tarz sahneleri çekerken öyle titiz çalışmış ki biz seyirciler, Nefes'in maruz kaldığı şiddeti ve acıyı kameranın çekim açısıyla bize sağlanan görüntülerden değil, İrem Helvacıoğlu'nun ustaca kullandığı mimiklerinden anladık.

Gelelim bana göre ilk bölümden kat be kat güzel ikinci böüme.İkinci bölüm itibariyle Nefes'in var olma mücadelesinde yeni bir sayfa açılmış oldu bence.Nefes Tahir ile birlikte çıktığı belki de hayatının bu ilk yolculuğunda önce kendini sonra aşkı tanıyacak.Ürkekliği ve korkaklığı daha hiç bilmediği bu duyguyla tanışacak olmaktan.O yüzden Tahir ile Yiğit'in herhangi bir şekilde duygusal bir bağ kurmasını istemiyor.Çünkü mutluluğa alışmaktan korkuyor.Kendince haklı da Vedat gibi cani birinden sonra Tahir gibi sevecen ve merhametli biriyle karşılamak mucizenin tam anlamıyla kendisi.Diziyi izlerken çoğunuzun yaptığı gibi bende Mustafa'ya çok kızdım.Lakin bir nebze aklıselim düşünüldüğü vakit bunun ne derece gereksiz bir davranış olduğunu anlıyor insan.Neticede sadece kurgusal dünyada değil gerçek hayatta da insanların ilk yapacağı iş,kendine en yakın olanı korumaya çalışmak değil midir?Mustafa yaptığı da tam olarak böyle birşey.Her ne kadar Nefes'in haline üzülse de kendi kardeşini korumaya çalışıyor.Kadrodaki her bir oyuncu canlandırdıkları karakterlere çok inanmış ve hissederek oynuyorlar.Hikayenin bize bu kadar sahici gelmesinin nedenlerinde biri de bu.Ancak ne yalan söyleyeyim oyunculuğu ile beni en çok şaşırtan Öykü Gürman oldu.Sesinin güzelliği hepimizin malumu.Ama içinde bir yerlerde bu derece önemli bir cevher sakladığını hiç tahmin etmiyordum.Bana kalırsa Asiye Karadeniz insanının dobralığını,sıcakkanlılığını,sevenceliğini,cesur halini içinde barındıran gökkuşağı gibi bir karakter, belki de biz onu, bu yüzden bu kadar sevdik ve kendimizden bildik.Bu şahane işe iğneden ipliğe emeği geçen herkese bin teşekkür.Çevremizde olanların farkında olmak umuduyla...