22 Şubat 2018 Perşembe

Tahir'in Kayıp Nefes'i-Sen Anlat Karadeniz 5.bölüm

Çocukluğumuzdan bu yana bizlere anlatılan hiçbir veya aşk hikayesinde,kahramanlar birdenbire gül bahçesinin içine düşüp yaşamazlar aşklarını.Bu aşkın yaşanabilir hale gelebilmesi için öncelikle;kötü kalpli cadıların ve ağzından ateş saçan ejderhaların yenilmesi gerekir.İşte tam da bu yüzdendir bu masallar ve efsanevi aşk hikayelerinin benzerleri arasından sıyrılarak günümüze kadar neredeyse hiç bozulmadan,sapasağlam gelebilmesi.Çünkü;ancak ağır savaşlar ve darbelerden sonra yara bere içinde de olsa ayakta kalabilen aşk hikayeleri, ''gerçekten'' aşk hikayeleridir.Aksi durum son derece sıradanlaştırır bu hikayeleri benim gözümde.Bir düşünsenize,''Leyla ile Mecnun'' arasında kolay bir kavuşma yaşanmış olsaydı,hikayenin bugün bizlerde bıraktığı etkiden söz edebilir miydik?Güçlü aşk hikayeleri büyük olaylarla sınanırmış...

Bu nedenle Sen Anlat Karadeniz'i izlerken biz seyircilerin;bir parça daha sakin ve sabırlı olması gerektiği düşüncesindeyim.Netice itibariyle ''Sen Anlat Karadeniz'' Nefes'in karanlık dünyasından kurtulup kendini yeniden var etme yolculuğu yanında içinde güçlü bir aşk hikayesi de barındırıyor bunu da unutmamak lazım.Kaldı ki şu an ki şartlardaki Türk dizilerini baz alırsak eğer;hikayemizin son derece hızlı bir ilerleyeşinin olduğunu söylemek hiç de yalnış olmaz bana kalırsa.

Türk dizi seyircileri olarak genellikle alışık olduğumuz karakter özelliklerinde kötü karakterler sinsilik derecesinde zeki iken her ne hikmetse iyi karakterlerde bunun tam tersi salaklık derecesinde saf olurlar.Ve doğrusunu söylemek gerekirse bir seyirci olarak sürekli aynı denklemle karşılaşmaktan son derece rahatsızım.Televizyonda izleyeceğim yapımları seçerken özellikle beni bu konuda ters köşeye yatırabilecek işleri tercih etmeye çalışıyorum.Dün akşamki izlediğimiz böümde Nefes tam da  böylebir hamle yaparak Vedat'ın tüm planlarını suya düşürdü. Nefes,dördüncü bölümde Tahir'in zor zamanlarda haberleşmek verdiği telefon aracılığıyla Tahir'e sesini duyarmayı başardı.Tahir'in duydukları altında ezilişi,pışmanlığı ve çaresizliği, Nefes'in Vedat'ın karanlık çukurundayken dahi Tahir'in onu kurtaracağına dair umudunu hep koruması,işte gerçek aşk bu dedirtti bana.Çünkü benim nazarımdaki gerçek aşkın ağızdan çıkacak sözcüklere hiç ihtiyacı yoktur.Onun seni ne kadar sevgidiğini anlayabilmek için sesinin tonu ve sana bakarken gözbebeğinde oluşan paraltı yetelidir.Ki Tahir arada sırada hödüklük yapsa da bu konuda kendini çoktan kanıtladı.Eğer şimdiden Sen Anlat Karadeniz'in en sevilen sahnelerini sıralamaya başlarsak birinci sırayı alacak ve daha zaman oradan inmeyecek sahne hiç tartışmasız,Tahir'in Vedat'ı uçan tekme  ile havada savurup;adeta dayak manyağı yaptığı sahne olur.Şimdi ne yalan söyleyelim,Tahir'in Vedat'a her vuruşunda seyirciler olarak içimizin yağları şöyle bir eridi.Söylemeden geçmeyeyim,Vedat'tan tiksindiğim su götürmez bir gerçek lakin,Mehmet Ali Nuroğlu oyunculuğuna,her geçen bölüm beni biraz daha hayran bırakıyor.Oyunculukta farklı roller, canlandırmak önemlidir,elbette ama bazı karakterler tam bıçak sırtıdır,kötülüğünü biraz abartırsan komikleşir,biraz parça azalatırsan istenenin tam aksi karakteri yumuşatmış olursun.Mehmet Ali Nuroğlu bu dengeyi öyle kususuz ayarlamış ki karakterle alakalı gözüme batan hiçbir şey yok.Gelgelim son sahneye,şunu baştan kabul edelim,insanoğlu zaafları olan bir varlık ancak Mustafa'nın yaptığı son hamle bana kalırsa öyle sıradan bir zaaf değil,kardeşini korumak adına küçücük çocuğu cani ruhlu birinin eline teslim etmek olsa olsa vicdan körelmesidir ki onun da hakkından bir tek Asiye gelir...EMEKLERE SAĞLIK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder