1 Şubat 2018 Perşembe

Sekiz Yıl Sonra Alınan İlk Nefes-Sen Anlat Karadeniz-2.Bölüm

Çocuk,anne rahmine düşüp gelişmeye başladıktan sonra, anne ile çocuk arasında her geçen ay daha da güçlenen bir bağ oluşur.Nefes'in Vedat'ın süslü hapishanesindeki tüm işkencelere rağmen hala bu kadar güçlü kalabilmesine sebepte Yiğit aslında.Ta ki Tahir ile karşılaşana kadar.Bundan sonrası hem Nefes hemde bizler için yepyeni bir yolculuk.

Yaklaşık bir haftadır,Sen Anlat Karadeniz'in bu sevilmesinin ama aynı zamanda da bu derece de tek bir sebebi olduğunu düşünüyorum.Nefes her birimizin yüzüne birer ayna tuttu ve bizi görmek istemediğimiz,kendi gerçeklerimizle yüzleştirdi.Bazılarımız bu yüzleşmeden  memnun, bazılarımız rahatsız.Bir proje hazırlanırken özellikle de bu tarz anlatmak istediği bir derdi olan işler tv ekranına gelip seyircinin beğenisine sunulana kadar  bin farklı aşamadan geçerek çıkar tv ekranına.Bundan sonrası seyircinin işidir,her türlü eleştiriyi yapmaya hakkı vardır ancak;saygı çerçevesi içinde.Malesef Sen Anlat Karadeniz eleştirilirken bunun göz ardı edildiğini düşünüyorum.Fikrimi sorarsanız eğer; şiddete özendirdiğine yönelik eleştirilere hiç mi hiç katılmıyorum.Tam aksine ekip bu tarz sahneleri çekerken öyle titiz çalışmış ki biz seyirciler, Nefes'in maruz kaldığı şiddeti ve acıyı kameranın çekim açısıyla bize sağlanan görüntülerden değil, İrem Helvacıoğlu'nun ustaca kullandığı mimiklerinden anladık.

Gelelim bana göre ilk bölümden kat be kat güzel ikinci böüme.İkinci bölüm itibariyle Nefes'in var olma mücadelesinde yeni bir sayfa açılmış oldu bence.Nefes Tahir ile birlikte çıktığı belki de hayatının bu ilk yolculuğunda önce kendini sonra aşkı tanıyacak.Ürkekliği ve korkaklığı daha hiç bilmediği bu duyguyla tanışacak olmaktan.O yüzden Tahir ile Yiğit'in herhangi bir şekilde duygusal bir bağ kurmasını istemiyor.Çünkü mutluluğa alışmaktan korkuyor.Kendince haklı da Vedat gibi cani birinden sonra Tahir gibi sevecen ve merhametli biriyle karşılamak mucizenin tam anlamıyla kendisi.Diziyi izlerken çoğunuzun yaptığı gibi bende Mustafa'ya çok kızdım.Lakin bir nebze aklıselim düşünüldüğü vakit bunun ne derece gereksiz bir davranış olduğunu anlıyor insan.Neticede sadece kurgusal dünyada değil gerçek hayatta da insanların ilk yapacağı iş,kendine en yakın olanı korumaya çalışmak değil midir?Mustafa yaptığı da tam olarak böyle birşey.Her ne kadar Nefes'in haline üzülse de kendi kardeşini korumaya çalışıyor.Kadrodaki her bir oyuncu canlandırdıkları karakterlere çok inanmış ve hissederek oynuyorlar.Hikayenin bize bu kadar sahici gelmesinin nedenlerinde biri de bu.Ancak ne yalan söyleyeyim oyunculuğu ile beni en çok şaşırtan Öykü Gürman oldu.Sesinin güzelliği hepimizin malumu.Ama içinde bir yerlerde bu derece önemli bir cevher sakladığını hiç tahmin etmiyordum.Bana kalırsa Asiye Karadeniz insanının dobralığını,sıcakkanlılığını,sevenceliğini,cesur halini içinde barındıran gökkuşağı gibi bir karakter, belki de biz onu, bu yüzden bu kadar sevdik ve kendimizden bildik.Bu şahane işe iğneden ipliğe emeği geçen herkese bin teşekkür.Çevremizde olanların farkında olmak umuduyla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder