13 Haziran 2019 Perşembe

GEÇMİŞ,HİÇ KAYBOLMAYAN AYAK İZİDİR-KİMSE BİLMEZ 1.BÖLÜM

Her birimizim geçmişinde unutmak istediği anlar ve anılar vardır.Ancak ne yazık ki bu istediğimiz çoğu zaman gerçeğe dönüşmez.Zira, insanoğlu olarak bizim elimizde sadece ''şu an'' bulumuyor.Geçmiş ve gelecek ise koskıoca bir boşluk.İşte tam bu sebeple,insan değişmeye ''an''dan başlamalı.Özellikle Türk dizilerinde salt iyi veya kötü karakterlere oldukça alışığız.Bu durum seyircilerin tercihlerine göre şekilleniyor.Buna hiç şüphe yok.Ama ben, kendi adıma bu tip karakterlerin ekran için fazla sahte kaldığını düşünüyorum.Elbette, yaşam boyu tümüyle kötülük ya da iyilikten bireyler ile karşılaşırız.Ama bu tip sayıca oldukça azdır.Çünkü insan yaradılışı gereği kalbine eşit oranda iyilik veya tohumları ekilmiş bir varlıktır.Hangi tohumun ne oranda büyüyeceğine yaptıkları ile kendisi karar verir.Benim bir insan ve seyirci olarak da görüşüm bu yönde.Değişip,dönüşebilen ve çeşitli zaaflara sahip karakterleri izlemeyi ;diğerlerine oranla daha çok seviyorum.
Bence, ''Kimse Bilmez''in kendi içinde enerjisinin bu derece yüksek olma nedenlerinden biri de bu.İzlerken, bir veya iki karakter hariç;hiçbirine salt iyi ya da kötü diyemiyorsunuz.
Sanırım,dizi boyunca net bir şekilde iyi diyebileceğimiz tek karakter,''Sevda''.En azından şu an bulduğum noktadan durum öyle gözüyor.İlerleyen bölümlerde neler olacağını hep birlikte izleyip göreceğiz.Sevda'nın yaşadıkları daha doğrusu yaşamak zorunda bırakıldıkları çok üzücü.Fakat,onun durumdan daha üzücü olan şey,''Gerçek yaşamda birilerinin çeşitli sebeplerle,böyle durumlara maruz bırakıldığını bilmek''Oysa, Sevda'nın istediği şeyler,ütopik değil.Aksine son derece normal.Kendine,sadece kendisinin''patronu''olduğu bir hayat istiyor.Üstelik en büyük engeli de hep en sevdikleri koyuyor karşısına.Hani derler ya,''Babalar kız çocuklarının ilk aşkıdır''Bu hikayede bunun tam tersi bir ilişki izliyor.Belki de Sevda'nın en derin yarası babası ile olan yıkıntılarla dolu ilşkisi.Babası onu,ne yazık ki sağlam bir kazanç kapısı olarak görüyor.Bu hangi gerekçe ile olursa olsun akıl almaz bir davranış.Kubilay Penbeklioğlu,karakteri öyle kusursuz canlandırmış ki seyirci olarak bir süre sonra karaktere tahammül edemem.Hikaye o kadar detaylı işlenmiş her yeni sahne ile ,yeni bir karakter buna bağlı olarak da yeni bir dünya görüyorsunuz.Bu dünyalar içerisinde bende en fazla merak uyandıran,birbirine taban tabana zıt olmasına rağmen;Uygar ve Ali'nin dünyası oldu.Bu karakterler için, hikayenin siyah ve beyazı dersek yanlış olmaz.Kadrodaki her oyuncu,işini muhteşem yapmış.Bunu alkışlamaktan başka söylecek söz bulamıyorum.Lakin,belli ki Uygar ve Ali ile öğrendiklerimiz buz dağının görünen kısmı.Haftalar ilerledikçe bu iki karakter açısından daha çok şaşıracağız gibi.Zaten hikanin daha ilk bölümünden hem Engin Hepileri hem Keremcem,izleyiciyi sağlam bir ters köşe yaptılar.Ali ve Sevda'nın yollarını kesiştiren çaresizlik,zamanla her ikisine de ilaç olacak.Çünkü sahip olduğun yaralar,ancak birine merhem olmaya niyet ettiğinde iyileşir.Bu şahane işte emeği geçen herkese teşekkürler.YOLU AÇIK,YOLCULUĞU UZUN OLSUN...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder